HERŞEY OL REZİL OLMA

İNSAN HAYATINDA HER ŞEY OLUNABİLİR AMA REZİL OLUNMAZ…

Rezil olmak, çok utanacak bir duruma düşmek anlamında kullanılır. Dinen,
hukuken ve ahlaken yanlış olan bir şey yapıldığında toplum nezdinde alçalma
halidir. Peki neden bugünün Türkiye’sinde her şey olunur da rezil olunmaz?

Dinen, ahlaken ve hukuken yanlış saydığı şeyleri toplum normal görmeye başlamışsa bu olur.
Neden yanlış olan normal görülür?
Eğitimsizlikten,

Hemen her kesin aynı yanlışları yaparak, normalmiş havası oluşmasından,

Yanlışa gerekli cezayı verecek kurumların görevlerini yapmamasından,

İnsanlar ve toplumun tevessüh etmesinden,

Değerlerin erozyona uğramasından,

Menfaat ve çıkarların daha önemli hale gelmesinden…

Türkiye’de herşey olunur, rezil olunmaz diye düşünenlerin toplumda yanlışlara karşı çıkış yerine, yanlışı savunan ve yapanların çoğunluk haline gelmesinin ve cezai müeyyideleri uygulayacak kurumların sessiz kalmalarının ve cezaların caydırıcılıktan uzak olmasının çok önemli payı var. Bu durum AKP iktidarıyla zirve yapmış halde. Bakın güncel bir konu:

Sedat Peker’in çıkışları ile itham edilenlerin tavırlarını herkesle birlikte ben ve tüm Türkiye izliyor. Peker’in çıkışı hangi saikle yapılmış olursa olsun ilgiyle karşılaştı. Yayınlanan videoların izlenme sayısının 60 milyona doğru gitmesi rakamları buna işaret ediyor. Bundan sonra gelecek videolar da muhtemelen aynı ilgiyi görecektir.

İlgi doğal, çünkü videolarda anlatılanlar yerli dizilerde işlenen temalara çok çok benziyor. Videoyu hazırlayanın tavrında tarihi konuları işleyen dizilerdeki ana figürü andıran özellikler bulunduğu gibi, işlenen senaryoda dizilerden daha kanlı bölümler ile siyasi entrikalar bolca mevcut. Eskiden filmlere dikkat çekmek 24 kısım tekmili birden ifadesiyle dile getirilirdi. Peker‘in yayınlanan vidoları sayısı arttıkça o ifade de akla gelebilecek…
Videoları izleyen milyonların ilgisinin temelinde de bu merak unsuru var.

Dizi izleyicilerinin kolayca siyaset izleyicisi haline dönüştüğü bir süreç yaşanıyor ülkede. Yaşlısı genci, kadını erkeği ile her kesimden insan bu videoda neler anlatıldığına dikkat kesildi… Zira AKP iktidarının fütursuzca her şeyi mübah görerek iş tutması toplumda ister istemez dikkat çekiyor. Kimi zaman ortaya atılan dedikodular da reddedilse bile kafalarda soru işareti, istifham oluşturuyordu. Videolardaki bilgiler bunlara cevap niteliğinde.

Videoların hedef aldığı kişiler sıralamasında kendiliğinden en öne çıkan siyasi kişilik de aslında dizilerden bir karakter gibi görünüyor.

Kendisine, belli ki, “Kendini savun, derhal temizlen denilmiş ki, o da bu sebeple cansiperane bir gayretle aynı görsel mecrayı kullanıyor. Televizyona çıkıyor. Her yeni video itibarından biraz daha koparttığı gibi, çıktığı her TV programı da kendisine yönelik ithamların zihinlerde biraz daha yer etmesine yol açıyor.
Yeni bir-iki video ile yeni bir televizyon programı daha. İyi de, bu daha nereye kadar böyle gidebilir ki?

Siyasi kişiliğin videolara karşı savunma hattını şahsen kurması videolarda dile getirilen daha vahim itham ve iddiaların hak ettikleri açıklıkta tartışılmasını da
engelliyor. Acaba öne atılmasının –veya itilmesinin– sebebi bu mu?

Kendisini kendisinden daha ileri savunmak için ortaya atılan iktidarın küçük ortağı sözcülerinin niyetlerinin bu olduğuna eminim.

Tadı kaçarsa işin, videolarda anlatılanlarla üzerleri yeniden açılma ihtimali bulunan yakın siyasi tarihimize ait bir dizi yanlışlıkla hesaplaşmak mümkün olmayabilir.

Demokrasilerde yanlışlıkların üzerine gitme görevine sahip makamlar vardır. Bunlardan en etkilisi hukuk kurumu, yargıçlar ve savcılardır.
Konu siyaset alanındaysa parlamento devreye girer. İddia ve ithamların gerçeklik payını araştırmak ve soruşturabilmek üzere komisyonlar kurar. Süreç devam ederken, 4’üncü kuvvet diye de bilinen medya kendi üzerine düşen toplumu aydınlatma görevini yerine getirir.

Ama Savcılar suskun.
TBMM hareketsiz.
Medya ise afyonlu.

Ortada onca iddia ve itham uçuşuyor, ancak duruma müdahale etmesi gereken kurumlar ve makamlar nerede?
Yok. Ya da yok hükmünde. Bu durum nereye kadar böyle gidebilir ki?

Yalnızca kişiler değil, AKP İktidarı, siyasetçiler, hukuk sistemi ve en önemlisi Devlet bu durumdan yara alıyor.

Çok kısa zamanda Türkiye bir ‘Narko Ülke’ damgası yiyebilir mesela!

İçinde çetelerin cirit attığı, devlet adına hareket ettiklerine inanılan birilerinin hesaba çekilmeyecekleri güvencesiyle arkalarında failleri meçhul kalacak bir dizi cinayet bırakarak hedef seçtikleri kişileri ortadan kaldırabildikleri, tertemiz kalması beklenecek kişilerin akıl almaz hatalı işlere girebildikleri bir ülke manzarası ülkenin üzerine yapışacak gibi…

Murathan Mungan’a ait olduğu bilinen “Türkiye’de her şey olunabilir, ama rezil olunmaz” sözü bir başka soruyu akıllara getiriyor: Türkiye’de bir şey olanların yerlerini kaybetmeleri için mutlaka rezil olmaları mı gerekiyor?

Hesabı sorulmayan yanlışlıklar, yanlışı yapanın peşini bırakmaz. İşte görüyoruz, bırakmıyor. Yanlışa tahammülü bulunmayan konumların onurlu sahipleri, yanlış yaptıkları ithamına maruz kaldıklarında, yanlış yapmadıklarına inanıyor ise, oturdukları koltuğa sıkı sıkıya sarılmak yerine, kendiliklerinden istifa edip aklanmaya başvurma yolunu tutmaları beklenir. Soylu İnsanlar bunu yaparlar..

Onlar buna yanaşmadığı durumda yargının devreye girmesi beklenir. Nitekim halk da bunu bekliyor. Sosyal medyada yargıyla o kadar çok dalga geçilmesi yargının geç kaldığının işareti gibi…

Ya beklenen olmaz, yanlış yapan veya yanlış yaptığı ithamına maruz kalanlar yerinden ayrılmaz, ona çekilme kolaylığını ‘görevinden af ederek’ gösterebilecek makam da buna yanaşmaz, iddia ve ithamlar devam ettiği halde ‘hakem’ konumunda olanlardan da tartışmalara açıklık getirecek girişimler gelmezse ne olur?

Süreç halkaları içerisinde yer alan her şahıs ve her makam, daha çok da bu olayın yaşandığı ülke yaşananlardan olumsuz etkilenir. Hukuk ölür. Hiçbir yabancı kişi veya ülke, dış güç, istihbarat ve terör örgütü, içeriden kaynaklanan yanlış davranışlar kadar etkili olamaz.

Gereksiz uzayan her süreç, boşa geçen her gün, buna sebep olanlara ve ülkeye kaybettirir. Kimsenin de böyle bir lüksü olamaz.