Deniz Feneri Derneği beni yazılarımda ve programımda “Deniz Feneri eV” demediğim için dava etmiş, “Bizim Almanya’daki Deniz Feneri ile ilgimiz yok, siz bizi haksız yere olaya karıştırdınız” demişlerdi.
Doğal olarak davayı kaybettiler (zaten neredeyse tüm medya haberlerinde “Deniz Feneri davası” olarak geçiyordu) ama asıl önemli nokta şimdi iki dernek arasındaki ilişkinin Türkiye’deki soruşturmada da açıkça ortaya çıkmış olması.
Gelin görün ki bu ilişkiyi;
Almanya’daki dernekten Türkiye’dekine gönderilen “1 milyon 450 bin Euro açığımız var, bize acele belge gönderin” şeklindeki yazışmaları bularak, iki derneğin birebir örtüşen muhasebe kayıtlarına ulaşarak önemli delillerle ortaya koyan üç Deniz Feneri savcısı görevlerinden alındı ve yerine yeni savcılar getirildi.
Buna neden olarak da “sanıkların savcılardan şikayeti” gösterilmiş.
GAZETECİLER ŞİKAYET ETSE DEĞİŞİR Mİ?
Acaba tutuklu gazeteciler, örneğin Nedim Şener ile Ahmet Şık da “kendilerini terör örgütüne yardımla suçlayan” savcıların görevden alınıp yerine “kendi istedikleri savcıların verilmesini” talep etseler bu yapılır mıydı?
Bugüne kadar iddianamelerde sayısız hata yapan savcıların değiştirilmesini isteyen başka sanıkların onlarca talebi dikkate alındı mı?
Bunu da geçelim;
diğer davalarda şüpheliler önce tutuklanır, sonra uzun uzun sürelerde iddianame hazırlanırken bu davada şüphelilerin tutuklanması için yıllarca beklendi.
“Deliller toplanıyor, dosya Almanya’ya gitti, Almanya’dan geldi, vs” diyerek kaybedilen zaman sonucunda ortada suçlamaları kesin şekilde kanıtlayacak bir belge, bulgu bırakılmadığı da şimdi anlaşılıyor.
. Deniz Feneri ve Kanal 7’ye ait bilgisayar kayıtları silinmiş ya da değiştirilmiş, ki olacağı buydu zaten.
Alman yargısı “Asıl failler bunlar” diye isim vererek acilen tutuklama gerektiği uyarısı yaptığında hiç de üzerinde durulmamış, hatta bu failler korunmuştu.
Geçen uzun sürede “eller armut toplayacak” değildi ya, herhalde bir şeyler silinecek veya el değiştirecekti.
Her neyse, bunlar BAĞIMSIZ yargının işi, ben başka bir meseleyi merak etmekteyim.
AVUKAT VE ETİK!
Bazı konularda “hukuku korumak için panter kesilen” ve birçoğumuzun takdirini kazanan Avukat Ersan ŞEN bu davada “tutuklu sanık avukatı” konumunda ve yaptığı bir HİLE ile “Deniz Feneri savcılarının görevden alınmasında rol oynadığı” haberleri çıkıyor.
Bu üç savcının aslında vermediği bir dilekçeyi “vermişler gibi gösterdiği” anlaşılmış, buna rağmen görevden alınmışlar.
.. Hiç unutmuyorum; Deniz Baykal’ın “gizli kamera” olayı ortaya çıktığında katıldığı programımda ben ‘Gizli kamera kullanılması başka bir etik sorun olarak tartışılabilir ama böyle bir olaya karışan ve buna tepki vermek için bile günlerce bekleyen bir genel başkan dünyanın hangi ülkesinde olsa hemen istifa etmek zorundadır, aksi takdirde her şeyden önce bu olay kendisinin ve partisinin aleyhine kullanılacaktır’ dediğimde, israrla “Ama o zaman gizli kamera kullanımına prim vermiş olunur” diyerek etik tartışması yapmıştı, şimdi nerede kaldı o etik uzmanlığı?
Öyle garip şeyler oluyor ki içinden çıkılır gibi değil.
Deniz Feneri savcılarının üçünün bir anda görevden alınması da bence hiç açıklanabilecek bir durum değil.
Ah “referandum”, ne sorumlusun bilsen!
Ruhat MENGİ, VATAN