AHIR YAPILAN CAMİLER

– Ama oğlu Kuran’ı Kerimleri toplattı.

Evet toplandı. Çünkü bazı ayetlerin yabancılar tarafından değiştirildiği devlet tarafından fark edilince ne kadar Kuran’ı Kerim varsa hepsi toplatıldı. Düzeltildi. Mühür vuruldu ve tekrar iade edildi. O dönemki Kuran’ı Kerimlerde halen o mühürler vardır.

– Ama oğlu İskilipli Hoca gibi hocaları, şapka giymediği için astı.

Evet asıldı. Ama şapka yüzünden değil. Hoca olduğu için hiç değil. Osmanlı zamanında da 31 Mart’a karıştığı için askeri mahkeme tarafından yargılanan, ‘Kudurmuş haydutlar’ dediği Kuvai Milliye’cilere karşı Yunanlıları tutmasına, hatta bildirileri Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya attırmasına rağmen affedildi. Ama ne zamanki çeşitli şehirlerde çıkan isyanlar sonucunda, hükümet konakları basılıp görevliler öldürülünce ve bu olaylarda onun da etkisi olduğu anlaşılınca idam edildi. O dönem yargılanan Tahirül Mevlevi, Hafız Osman, Ömer Rıza gibi hocalar beraat etti, ‘hoca’ oldukları halde!

– Ama oğlu camileri ahır yaptı.

Evet camiler ahır da oldu. Sinan Meydan, İtalyan arşiv belgelerinde Yunan ordularının camileri tahrip ederek, Kuran’ı Kerimin ayaklar altında çiğnenmesi gibi maddi-manevi baskılar yapıldığını, Milli Mücadele sonrasında Atatürk’ün emriyle yakılan, yıkılan camiler konusunda bir rapor hazırlandığını ve 1 yıl içinde 126 cami ve mescidin onarıldığını, Atatürk’ün Eskişehir Mihalıççık Camisi için cebinden 5000 lira vererek yeniden yaptırdığını, İnönü’nün Ankara Bükteş Sokak’ ta bir caminin yapımı için 2500 lira bağışladığını, 1924-1935 arasında yüzlerce tarihi camiyi tamir ettirdiğini yazar.

Yalanlar, yalanlar, yalanlar…

İnsanları böyle kandırdınız.

Atatürk düşmanlığı henüz Atatürk’ün sağlığında başlamadı mı zaten?! Ölmesi de etkilemedi.

İşin tuhafı mesela çoğu içkiye bağlı nedenlerden ölen Osmanlı padişahları umrunuzda olmadı. Abdülhamit’in torunu ‘Dedem rom içmeyi severdi.’ demesine rağmen o ‘cennetmekan’ oldu, ama Atatürk’ün rakısı bitaraflarına battı. Ya da Abdülhamit döneminde 1 milyon 592 bin 806 kilometre karelik toprak kaybedilmesine rağmen, bunu hiç sorgulamadınız. Ama Londra ve Uşi anlaşmalarıyla çoktan kaybedilen 12 Adaları, {bu adalar 26 ada olarak da söyleniyor} .. yıllarca Lozan’da kaybettik yalanını yüzünüz hiç kızarmadan söylediniz. Üstüne atılan birçok iftiraya gözünüz kapalı inandınız. En çok da din üzerinden vurmaya çalıştınız, bağımsız bir ülke hediye etmese dini sanki çok yaşayabilecekmişsiniz gibi…

Ve 14 Ocak! Zübeyde Hanım’ın vefat yıldönümü…

BİZ OĞLUNUZU ÇOK SEVDİK, İÇİMİZDEKİ PİSLİKLERE RAĞMEN!

Ve öyle bir evlat yetiştirdiğiniz için, bu yıl da saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz sizi…