Biz Osmanlı ailesinin torunu değiliz. O soygunculara karşı vergiler ve savaş yükü altında ezilmiş halkın, yiğit evlatlarının torunuyuz.
PATRONA HALİL
1700-1730:
Egemen sınıflar kendisine karşı yapılan isyanları tarihe gerici ayaklanması olarak yansıtır. Günümüzde tarih kitaplarının bir çoğunda Patrona Halil isyanı hala bir gerici isyanı olarak anlatılır. Halbuki proleter bir başkaldırı özelliği taşır.
Fransız İhtilalinden sadece 50 yıl önce çıkardığı isyanla 49 gün boyunca koskoca imparatorluğu korkudan titreten bir ihtilal yapan bu Halil kimdir?
Patrona Halil Arnavut kökenlidir, o dönemde gemilerde leventlik işi Arnavutlarındır. Patrona Halil‘de lakabını aldığı Patrona gemisinde leventlik yapmıştır. Daha sonra o dönemin bir başka mesleği olan tellaklık yapmaya başlar. Bu dönemde okuyup yazmayı öğrenir ve etkileyici bir hitabet yeteneği kazanır.
Toplumda gelir düzeyleri arasında ki uçurumlar korkunç bir düzeye gelmiştir. Azınlıktaki elit bir tabaka aylarca süren eğlencelerde coşuyor, sahil kenarları zenginlerin yalıları ile dolup taşıyor. Nüfusun çoğunluğu ise zenginlerin sırtlarına yükledikleri vergiler altında inim inim inliyor. Ödeyemedikleri borçlar yüzünden zindanlara düşüyor. Bir tarihçi o dönem için ”zindanlar vergi borcu yüzünden ağzına kadar sefil haldeki insanlarla dolmuştu, artık zindanlarda yer kalmamıştı” diyor.
Böyle bir dönemde Patrona Halil ve arkadaşları (Muslu Beşe,Turşucu İsmail,Kürt Çelo,Karagöz İbrahim,Oduncu Ahmet,Cambaz Mustafa) bir süpürge sapına çekilmiş çuldan isyan bayrağını çekerler. İsyanın kıvılcımı bir anda yangına dönüşür. Her akşam zengin sahiplerinin eğlenceleri için köle gibi çalışan bahçıvanlar, yamaklar, uşaklar, tezgahtarlar bir çul parçasından yapılmış isyan bayrağının arkasına geçer.
Patrona Halil’e gerici dediler ama asıl gericiler egemen sınıftı. Patrona isyan bayrağını çekince, Osmanlı buna karşılık olarak önce sancak-ı şerif çıkartıyor ve tüm müslümanları sancak-ı şerif altında toplanmaya çağırıyor. Ama kimse takmıyor bunu, halk Patrona Halil’in arkasından gidiyor. İlerleyen günlerde padişah, Patrona Halil‘e yüzbin altın ve büyük ünvanlar teklif ediyor ama Halil kabul etmiyor hiçbirini. Sadece ADALET istiyor.
Pes ediyorlar en sonunda, Patrona Halil 49 gün boyunca hükümdarlık edeceği saraya çıkıyor.
3 şey istiyor ;
1-Konakların yıkılması
2-Vurguncu Vezirlerin kelleleri
3-Ağır vergilerin kaldırılması
3’üde gerçekleştiriliyor. 49 gün boyunca ”çıplak ayakları” ile divan toplantılarına komuta ediyor. Padişah Mısır’dan ve Kırım’dan adamlar getirtip Patrona Halil’den nasıl kurtulacağı konusunda fikir alıyor. Divan toplantısında yalnız başınayken Patrona Halil’i pala darbeleri ile parçalara ayırıp öldürüyorlar. Öldürülmesi halk arasında büyük nefret doğuruyor. Yıllarca sürecek isyanlar çıkıyor. Bu isyanlar tarihe ”kanlı ayaklılar” olarak geçiyor.
Patrona Halil isyanın tarihte eşi benzeri yoktur. Ne din, ne mezhep, ne dış mihraklar sözkonusu değildir. Arkasında ne aydınlar vardır, ne de gazetesi vardır, ancak arkasında asırlardır akıp gelen bir isyan geleneği vardır.
Bir yazar Patrona Halil ruhunu günümüz için şöyle uyarlamış ve ne de güzel söylemiş; Çıplak ayaklıların isyanı olmadan tanıdığınız bir demokrasi varsa, o müstemleke ülkelerine ısmarlanan ithal demokrasidir. Bu demokrasiler; komprador burjuvanın, oligarşinin, egemenlerin halkı ve kendilerini oyalamak, gönüllerince eğlenmek için uydurdukları demokrasidir.”
Kaynak: Tarih Portalı