BİR ASSUBAYIN VATAN MÜDAFAASI GÖREVİNDEKİ YAŞAM ŞARTLARI VE DEVLETİNDEN GÖRDÜĞÜ İLTİFATI..
BUNLAR GERÇEKLERDİR, LÜTFEN SAHİP ÇIKINIZ..
10 yaşındaki çocuğum ve eşimle şark görevine katılmak için otogara doğru giderken çocuğumun tatlı heyecanını üzülerek gözlemliyordum.
Ben hangi şartlarda nerede olacağımızı biliyordum. Ama o benim kaderimi yaşamak, benimle beraber olmak için bu yolculuğa çıkıyordu.
Sürekli de soru soruyordu.
“Baba orada halı saha var mı”?
“Lojmanda arkadaşlarım olacak mı”?
“İnternet var orada değil mi”?
“AVM var mı baba orda”?
Bense görevi devralacağım arkadaştan, her türlü olumsuzluğu çoktan öğrenmiştim.
Bir dağ başında köyün 2km. dışında tek 1 bakkaldan başka hiç bir sosyal alanı olmayan, çatısı kışın şapur şupur damlayan, adı lojman olan kerpiç bir katlı ev ile merkez karakolun çöplüğüne kadar gelen çakal, kurt ve ayılar nedeniyle akşam karanlıktan sonra çocukların dışarı çıkamadığı ve yan komşum yeni evli üsteğmenden başka komşusu olmayan bir sosyal hayat ile hem yıkık dökük karakolun hem de lojman denen o kerpiç evin bütün dertlerinden birinci derece muhatap olmanın derin sorumluklarını daha birliğe varmadan omuzlarımda hissediyordum.
Ama en çokta benimle birlikte bu çaresizliği yaşamak zorunda kalan aileme üzülüyordum.
Oğlum mecburen 2km. yanımızdaki köy okuluna gidecek ve eğitimini orada sürdürecekti. Ama öğretmen olacak ama olmayacaktı. Herkesin 3G ile bağlandığı dünyaya o asker abilerinin kullandığı G3 ile tutunmaya çalışacaktı.
Eşim belki de iki yıl boyunca sohbet bile edebilecek bir arkadaş bulamayacaktı. Hem de hemcinsleri sıcak kaloriferli evlerde keyif çatarken. Ama bu bizim vazifemiz idi. Devleti Aliye‘nin devamı için, bekası için biz orada olacaktık. Bu vazife bitirilecekti.
Bense bir gece diğer karakoldaki askerlerine farklılık olsun diye evde kek yaptırıp götürecek, bir gece başka bir karakolda uzun süredir başka insan görmemiş Mehmetçikleri ile sohbete gidecek ve gece yollarda karşılaşılacak terör, çığ ve yaban hayvan tehlikelerine rağmen 1 er, 1 Reo(Askeri kamyon) ile onların dertlerini sırtına yüklenerek eve dönecek, sabahta ilk iş olarak dertlere çare arama yoluna girecektim. Ne klimalı odada gününü geçirme, ne de sıcak kalorifere yaslanıp çene çalacak zamanı bulamayacaktım, öyle de oldu.
Şimdi yıllardır masa başında kışın kaloriferli, yazın klimalı odada oturan bir daire başkanı bizi masa başı memurları ile bir tutup “hakları mı? hakları değil mi?” sorgusunu yapabiliyorsa, yazık. O yapılan görevlerin yemin ederim parasal karşılığı yoktur. Ama dün biz vatan için kellemizi koltuğumuza alırken, bugün bizim sadece cenazelerimizde önde yer tutmaya çalışanlar, bizim adımıza karar vermeye kalkıyorlar.
Buna cevap vermesi gereken kurum olan bakanlığımızın vereceği tek cevap; “Biz ne onların, ne eşlerinin, nede onlarla birlikte onların kaderlerini yaşamak zorunda kalan ve hayata hep iki sıfır geriden başlayan çocuklarının haklarını ödeyemeyiz. Hak ettikleri emeklilik hayatını en iyi şartlarda yaşamak için, alacakları tazminat analarının ak sütü gibi helaldir” diyeceklerine, sürekli yan pas yaparak topu rakip yarı alana geçirmemek düşüncesindeler.
Belki de çok uzun zamandan sonra ilk kez gerek bakanlık gerekse komutanlık camianın güvenini kazanma ve aidiyetini pekiştirme yolunda bir fırsat yakalamışken bunu kaybetmek, yarayı daha da kanatacak ve kangren olmaya sebep olacaktır.
Biz asla imtiyaz istemiyoruz. Biz sahiplenme ve kabullenme istiyoruz. Bu şansı ve bu eli lütfen geri itmeyin sayın MSB ve ilgili daire başkanları.
18 yaşında beline silah, omuzlarına yük ve sırtına ağır sorumluluklar yüklediğiniz bu vatan evlatlarının otuz senelik ağır bedelli meslek yaşamlarından sonra “insanca yaşamak” isteklerini geri çevirmeyiniz.
Asker adam sürünmez, asker adam eğilmez, bizi ne eğdirin, ne de orada burada süründürün. Sahip çıkınız lütfen. Ok yaydan çıkmak üzere. Mızrak artık çuvala sığmıyor.
Binlerce aynı görevi, aynı şartlarda yapmak zorunda kalan meslektaşlarım adına kaleme alınmıştır.
Saygılarımla..
DNA P.Kd.Bcvş.(E)
Y O R U M L A R :
Astsubaylar da Subaylar ve Üstsubaylar gibi subay grubundan olan, ölümüne yola çıkmış, yükü çok ağır bir kahramanlık mesleğidir. Subayların sadece kıdemlilerine verilen tazminat hakkı, Assubayların da sadece kıdemlilerine verilmemesi, TSK içinde ayrımcılık ve fesat oluşturma faaliyeti değil midir? Bu ayrımcılığın yıllardır devam ettiği ve yıllardır böyle devam ettiği, halkın bilmediği çok üzücü haberlerdir, çok yazık. (Ajanshaberal)