TÜRK HAZİNESİ SİZİN AİLE BANKAMATİĞİNİZ Mİ?

İzninizle, siyasetin doğrularından birkaç örnek vermek isterim!

Kısa vadede siyaset, adaleti yener. Fakat işin sonunda adalet mutlaka galip gelir.
Siyaset tarihi bu sözü doğrulayacak yüzlerce örnekle doludur.

Dünyada dikta heveslisi hiçbir tek adam, yatağında ölmemiştir.
Siyaset tarihi bu konuda da çok sayıda örnekle doludur.

Bazı yöneticiler, seçildikten sonra hırslarının esiri olup, her istediklerini yapabilecekleri yanlışına düşerler. Kısa vadede belki istediklerini yapabilirler, ama bir zaman sonra kafalarını adaletin duvarına çarparlar ve boyunlarını adaletin kılıcına uzatmak zorunda kalırlar.
Ülkemizin bu günkü durumu ile ilgili olarak kimse ümitsizliğe kapılmasın.
10-15-20 yıllık süreler, insan yaşamında uzun zaman olarak görülebilir, fakat
bu süreler devlet hayatında okyanustaki damla gibidir…

Siyasetçiler şu kuralları da hiç unutmamalıdır;
-Siyaset, kazanç kapısı değildir ve siyasetçi kefenin cebinin olmadığını bilmelidir.
-Siyaset, cesur, dürüst ve ahlaklı insanların işidir.
-Siyasetçi, dini siyasete alet etmemelidir.

Türk Milleti yerine “Ümmet” kelimesini kullananlar ise 63 yıllık ömründe, sofradan tam doymuş olarak kalkmayan, komşusu açken tokluğu reddeden ve güzel ahlakı öğütleyen bir peygamberin ümmeti olduklarını hiç unutmamalıdır.
-Siyasetçi, kendisini seçen milletinin parasını kullandığı için, millete ve temsilcilerine her türlü hesabı vermek zorundadır.

AKP Genel Başkanı, deprem yardımlarının nereye harcandığını soran muhalefete şöyle yanıt veriyor;
Nereye harcanması gerekiyorsa oraya harcadık, size hesap vermem!”
Çocuklarının, damatlarının, gelinlerinin vakıf sahibi olmasını eleştirenlere ise;
Şimdide çocuklarımıza taktılar. Yok efendim nasıl vakıf sahibi olurlarmış! Elbette olurlar, onların hakkı yok mu?”

Bu anlayış, Türk Milletine yapılabilecek en ağır hakarettir.
Makamı mevkii ne olursa olsun, demokratik rejimde kamu görevi yapan herkes hesap vermek zorundadır. İstese de, istemese de hesap verecektir.
Ya bir basın toplantısı ile harcamaları belgeleyecek, ya da günü geldiğinde mübaşirin çağrısına “burada” diye yanıt verecektir.

Erdoğan’ın çocuklarının da elbette ki ticaret yapmak, vakıf kurmak en doğal haklarıdır. Çalışırlar, kazanırlar, vergilerini tam olarak verirler, toplumun saygısını hak ederler ve sonuçta yasalar çerçevesinde diledikleri yaparlar.

Fakat bu çocuklar, ömürleri boyunca hiç çalışmayacak, bir kuruş vergi vermeyecek, sonra da tek seferde 100 milyon dolar bağış alacak vakıfların sahibi olacaklar! Devletin yardım kuruluşlarını kullanıp para aklayıp, Amerika’da milyonlarca dolarlık inşaat yapacaklar!

Şu soruya ne yanıt vereceğinizi çok merak ediyorum;
Bu çocuklar, Erdoğan’ın çocukları olmasa ya da Erdoğan Cumhurbaşkanı değil de eskisi gibi İETT’de çalışıyor olsa, yurtiçinden veya yurtdışından milyonlarca dolar bağış toplayabilirler miydi?

Eyy AKP’liler, artık kaldıysa akıllarınızı başınıza almanızın zamanı geldi de geçmek üzere. Türk Milletinin sabrını taşırmak üzeresiniz.
Türk Milletinin içinde sizler için kalan son “merhamet kırıntısını” yok etmeyin.
Devletin parası, babanızın parası değil. Sizlerin özel bankamatiğiniz hiç değil…

Sağlık ve başarı dileklerimle
                                 Rifat Serdaroğlu