SUUD KRALI SELMAN’IN DEDESİ ISTANBUL’DA İDAM EDİLDİ

Suudi Arabistan Kralı Selman Türkiye’de. Krala Ankara’da Cumhurbaşkanı tarafından devlet nişanı takıldı. Peki Kralın büyük dedesi Abdullah bin Suud’un bundan 196 yıl önce İstanbul sokaklarında boynunda zincirle gezdirildikten sonra Padişah İkinci Mahmud’un huzurunda Beyazıt Meydanı’nda başı kesilerek idam edildiğini biliyor muydunuz? İşte Kral Selman’ın 1820 Şubat’ında İstanbul’da idam edilen büyük dedesinin hikayesi…

Kral Selman ya da tam adıyla Selman bin Abdülaziz el-Suud, Suudi Arabistan’ın 7. Kralı.

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz İstanbul’da

Suudi Kralına devlet nişanı

Suudi Arabistan da Türkiye‘nin bölgedeki müttefiki konumunda. İki ülkenin ilişkileri çok yakın ve gerek Suriye’de gerekse de Yemen’de aynı safta oldukları yönündeki açıklamalar bizzat liderlerin ağzından kamuoyuna defalarca yansıdı. Krala yönelik sıcak karşılama ve devlet nişanıyla ödüllendirilmesi de iki ülkenin arasındaki bu ilişkiyi perçinlemek ve ilan etmek niteliği de taşıyor.

Kral Selman’a ”Devlet Nişanı” verildi

Kral Selman'a ''Devlet Nişanı'' verildi

Dedesi 196 yıl önce İstanbul’da idam edilmişti

Ortadoğu’da yıllardır yaşanan bütün bu karmaşa ve Suudi Kralı’nın Türkiye‘de böyle sıcak karşılanması 196 yıl önce yaşananları hatıra getirdi. İkinci Mahmud‘un Osmanlı’nın tahtında bulunduğu ve Arap Yarımadasının Vahhabiliği benimseyen Suud Kabilesi tarafından yakılıp yıkılmasını ve Kral Selman‘ın büyük dedesi Abdullah bin Suud’un İstanbul‘a getirilerek idam edilmesini…

                            Kesik başı Topkapı Sarayı surlarında sergilendi

Aradan geçen yaklaşık 200 yıllık sürede Ortadoğu‘daki karmaşalar son bulmasa da artık isyancı bir Suud kabilesi ile Osmanlı Sarayı değil, Cumhuriyet Türkiyesi ve iyi ilişkilere sahip olduğu Suudi ArabistanKrallığı var. Peki bu ilişkiler nereden buraya geldi? İşte 196 yıl önce boynunda zincirle başkent ya da payitahtta gezdirilen ve ardından idam edilerek başı Topkapı Sarayı’nın surlarında sergilenen Abdullah bin Suud’un hikayesi:

                                Vehhabilik ve Arap Yarımadası

Arap Yarımadası 18. yüzyılda Vahhabiliğin etkisine girdi. Vahhabilik, 1703’te Necd bölgesindeki Uyeyne köyünde doğan Abdulvahhab‘ın, Selefi akımının kurucusu kabul edilen İbni Teymiyye‘nin görüşlerinden etkilenen dini doktrinine dayanıyor. Hazreti Muhammed’in dönemindeki hayat tarzına dönülmesini savunan Vahhabilik, gittikçe yaygınlaştı. Her türlü yeniliğe ve mezarlara karşı olan Vahhabiler, bulundukları yerlerde mezar ve türbeleri yıkmaya başlayınca bu öğretilerin yayıcısı Abdulvahhab da çeşitli sürgünlere tabi tutuldu. Ancak Suud Kabilesinin lideri Muhammed bin Suud‘dan himaye gördü. 1744’te Der‘iye sözleşmesi ile mutabakat altına alınan bu gelişmeyle birlikte bu dini öğreti de siyasallaşarak, bölgesinde yayılmaya çalışan ve bir İslam devleti kurmaya çalışan Suud Kabilesinin meşrulaştırıcı ideolojisi haline geldi.

                            Suud Kabilesi Mekke ve Medine’yi yağmalıyor

Suud kabilesi

1790‘larda Arabistan Yarımadasında Necd bölgesine sahip olur. Suudların bu yayılmasına, Rus ve İran savaşları ile uğraşan Osmanlı pek bir karşılık vermez. Bundan yararlanarak faaliyetlerini genişleten Vahhabiler, Basra Körfezi çevresinde hakimiyetlerini genişletir, Necef‘i ele geçirir, 1802‘de Kerbela törenlerine katılan Şiileri kılıçtan geçirir ve Hz. Hüseyin‘in türbesini yağmalarlar. Ardından da Taif, Mekke ve Medine’yi ele geçirirler. Mekke Şerifi Galip kısa bir süre sonra Mekke’yi geri alınca Suud şeyhi Abdülaziz Necd‘e geri döner. Burada da Kerbela’nın intikamını almak isteyen bir Şii tarafından öldürülür. Yerine geçen oğlu Abdülaziz 1805‘te yeniden Hicaz‘a girer, Medine’yi ele geçirir ve Vahhabiliği kabul etmeyenleri ölümle tehdit eder, şehirdeki türbe ve mazarları yakar. Vahhabiler, Hz. Muhammed‘in türbesini de yağmalar. Bir yıl sonra da Mekke‘yi ele geçirirler ve Mekke Emiri Şeyh Galip yönetimlerini tanır.