HERKES EĞRİ, BAHÇELİ DOĞRU

Ahmet Kerimoğlu bir gönderi paylaştı.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı
ÜLKÜ PINARI

                          HERKES EĞRİ DE BİR DOĞRU SEN MİSİN SAYIN BAHÇELİ?

Başbuğ Atatürk’ün vefatından sonra Büyük Türk Milleti, Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra da maalesef Ülkücü Hareket yetim kaldı.

Büyük Türk Milleti, Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra yapılan ilk seçimde Başbuğ Türkeş’e ve Ülkücü Hareket’e vefasını göstermiş ve iktidar olmasının yolunu açmıştır.

MHP, iktidarın büyük ortağı oldu ama Sayın Bahçeli Başbakan olmak istemedi.

Herkes herşeyi bugün gibi hatırladığı için detaya girmeyeceğim. Ancak bir hususu da anlatmadan geçemeyeceğim.

Hükümet kurulması esnasında Rahşan Ecevit’in Ülkücü Hareket’e en ağır hakaretlerine rağmen, uzlaşma adına herşey sineye çekildi ve merhum Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu 57.Cumhuriyet hükümetinin ortağı olundu.

Hep kendi kendime sormuşumdur. Rahşan Ecevit’in Ülkücü Hareket’e hakaretine tolerans gösteren Sayın Bahçeli, acaba neden gençlik yıllarından beriye can dostu olan ve MHP Milletvekili olarak da mecliste bulunan merhum Ali Güngör’ün haklı eleştirisine tolerans göstermemiştir?

Sayın Bahçeli benim de yakinen tanıdığım ve Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra şaşkınlıkla izlemeye devam ettiğim, zaman zaman sert eleştirilerde bulunmama rağmen, insan olarak saygı duyduğum dürüst bir siyasetçidir.

Ancak dürüst olmak tek başına yetmiyor!
Sayın Bahçeli’nin yönetimi ve yöntemleriyle iktidar olunamayacağını da maalesef görmüş olduk.

Sayın Bahçeli’nin hükümeti bırakıp “erken seçim” çağrısında bulunarak, partisini baraj altında bırakıp AKP’yi bu milletin başına musallat etmesini halen hazmedebilmiş değiliz.

Seçimden sonra güya ilkeli duruş sergileyerek istifa edeceğini söyledi. Ama ne istifa etti. Ne de gitti?

Sahi, hangi ülküdaşımız Sayın Bahçeli’ye “ne olursun sen gitme” demiş te, Sayın Bahçeli gitmemiş?

Sayın Bahçeli’yi MHP’nin başında kim veyahut kimler tutmak istiyor?

Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra Yıldırım Tuğrul’un aniden MHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklamasından sonra, Ülkücü Hareket’in hafızası diyebileceğimiz abilerimizin istişare için Sayın Bahçeli’ye ulaşamadıklarını ve Genel Başkan adaylığını açıkladıktan sonra ortaya çıktığını ve Ankara Dedeman Oteli’nde Sayın Bahçeli ile kerhen bir görüşme yapıldığını bilenlerdenim.

Halbuki Ülkücü Hareket için istişare çok önemli bir müessesedir.

Düşününüz lütfen, bir baba vefat ediyor evlatlar biraraya gelip, “babamız vefat etti. Ne yapacağız, ne edeceğiz ?” diyemiyor!…
Hele hele bu baba milyonlarca evladı olan Başbuğ Türkeş olunca, durum daha da önemli değil mi?

Yıldırım Tuğrul ve Sayın Bahçeli istişare etmeden kendiliğinden aday oldu. Geriye kalan evlatlar istişarelerini yaptı ve Yıldırım Tuğrul’a karşı aday olanların arasında en yüksek oyu alanı destekleme kararı aldılar.

Sayın Bahçeli’nin MHP Genel Başkanı olmasının özeti budur.

O gün kerhen de olsa, Sayın Bahçeli’yi destekleyenlerden bir kişi yanında kalmamıştır.

Onlar Sayın Bahçeli’yi terk etmemiş, cadı kazanında kaynatılmış fitne fesat ile partiden uzaklaştırılmıştır.

Bir kasırga esti ve Ülkücü Hareket’in hafızası silinmek istendi!

Bütün bunlar Ülkücü Hareket’in şanlı mazisinin arkasına saklanılarak yapıldı.

Ülkücülük, vatana kara sevdalı olmanın ve karşılıksız sevmenin adıdır.

Dün komünistlerin namlusu bir ülküdaşımıza çevrildiği an, ”kardeşim ölmesin” diyerek ona siper olan Ülkücüler vardı.

Ülkücülük, sevgi ve saygının, imanın ve ihlasın, ahde vefanın ve kardeşliğin bir arada olduğu bir alperenlik ve gazi dervişlik ruhudur.

Bugün Ülkücü Hareket’i dizayn etmeye çalışanlar, acaba pranga nedir? Hücre nedir? Tabutluk nedir biliyorlar mı?

Şehit olduğunda otopside 3 günlük aç olduğu ortaya çıkan ve cebinden 35 kuruş çıkan Yusuf İmamoğlu’nu ve binlerce şehit ülküdaşlarımızı gözlerinin önüne getirsinler ve ona göre davransınlar.

Ülkücü ülkücünün kıymetini iyi bilmelidir. Çünkü Ülkücüler kardeştir.

Başbuğ Türkeş, Ülkücü Hareket’e “Gönül Seferberliği”ni düstur olarak öğretmişti.

Sayın Bahçeli ve ekibi ne yaptı?

Hem ümitleri ve heyecanları boşa çıkardı. Hem de gönülleri kırdı!..

Sayın Bahçeli, salı günleri birçok şeyi söylüyor ve sonrasında ” uyarılarımda haklı çıktım değil mi?” diyor.

Eskiden gazetelerin akşam baskıları büyük şehirlerde elden dağıtılırdı. O dağıtıcının bir gün sonra çıkıp, ”akşam dağıttığım gazete o haberi yazıyordu” demesi gibi birşey!

Ülkücü Hareket, Türkiye’de ilk defa “anayasal vatandaşlık” mefhumunu kimin ortaya attığını da iyi bilmelidir.

Sayın Bahçeli, salı günleri grup toplantısında veya bir miting meydanında sürekli, ”Ülkücü Hareket daha son sözünü söylemedi!” diyordunuz değil mi?

Siz bu ifadeyi 13-14 yıldan beriye sürekli tekrarlıyorsunuz Sayın Bahçeli!

Merhum Başbuğ Türkeş,gerekirse milyonları yürütürüm” dediğinde ne olduğunu hatırlıyor musunuz?

Ülkücü Hareket’in sesini soluğunu kestiniz.

Cennet vatanımız elimizden bir yıldız gibi kayarken, Allah aşkına lütfen söyleyiniz, ÜLKÜCÜ HAREKET, SON SÖZÜNÜ NE ZAMAN SÖYLEYECEK?

Ve ne söyleyecek?!..

Ülkücü Hareket kötü gidişata tepki gösterince, yıllardır AKP’nin izdüşümü gibi davranış sergilediğinizi unutup, “ülküdaşım” dediğiniz insanları bir çırpıda “hain” ilan ediyorsunuz.
Kızılcahamam kampından kızılca kıyamet koparmanın anlamı neydi?

Ülkücü Hareket’in olağanüstü kurultay taleplerine kapıyı kapatacağınıza, sizi genel başkan seçen Ülkücü İrade’ye güvenerek kapıyı sonuna kadar açmanız daha iyi olmaz mıydı?

Sizi seçen Ülkücü İrade’yi yok sayarak, Ülkücülere mahkemeyi işaret etmek nasıl bir duygu durumudur?

Zat-ı alinizi genel başkan seçen Ülkücü İrade’den korkuyor musunuz?

Herkes eğri de, bir doğru sen misin Sayın Bahçeli?

Ülkücü Hareket’i hiç kimse hafife almasın!..

Zira, merhum Dündar Taşer beyin ifadesiyle, “ÜLKÜCÜLER İPEĞE SARILMIŞ ÇELİKTİRLER!”

11 Ocak 2016

KAYNAK : www.turkkoc.wordpress.com

ÜLKÜ PINARI’NIN NOTU:

Bu soruyu MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli beye 11 Ocak 2016 tarihinde sormuştuk.

Maalesef o günden bu güne Sayın Dr. Devlet Bahçeli bu sorunun cevabını ne bize ne de kamuoyuna verebildi.

Sayın Devlet Bahçeli’yi genel başkan seçen delegeler bir tüzük kurultayı toplayıp bu arada da seçimlerdeki başarısızlığı tartışmak ve çözüm yollarını konuşmak istediler.

Vay siz de kim oluyorsunuz?”

FETÖ partiyi ele geçirmek istiyor

Oyunu bozacağız” diye haykırdılar.

Yahu, seni genel başkan seçen delegeler FETÖ‘cü ise sen ne oluyorsun?

Ağzından çıkan sözün farkında mısın?

Velhasılı kelâm, “Oyunu Bozacağız” diye ortalığı ayağı kaldıranlar, bir de baktık ki “başından beriye AKP hükümetine ve Erdoğan’a fiili destek verdik” demezler mi?

Hem de nerede?

Parti okulunun sertifika töreninde.

“Hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki boyuta dönüşebilir”

http://www.diken.com.tr/bahceliden-acik-mesaj-hukumete-ver…/

Tarafsız bir gözle bakınca, “Oyunu Bozacağız” diyenlerin gerçekte oyuncu oldukları ortaya çıkmaz mı?

Reyiz” ne diyordu lütfen hatırlayınız..

Bizim Ortadoğu’da bir görevimiz var…..BOP Eşbaşkanıyım”

Peki, Sayın Bahçeli‘inin görevi neredeydi?

Tabii ki MHP’de..

Bozkurtları partiden tasfiye edip, onların yerine “Bozkurt işareti yapabilir miyim?” diye izin isteyecek kadar kuzu olan türedi bir grup ikame etmek, milli refleksleri yok etmek ve MHP‘yi dönüştürme görevi.

Anayasal Vatandaşlık” kavramını Türkiye’ de telaffuz eden ikinci siyasetçi Sayın Dr. Devlet Bahçeli beyden başkası değildi.

Türk Milliyetçisi aydınların tepkisi üzerine geriye adım atmak zorunda kaldı.

Başbuğ Türkeş’in de katılımıyla büyük coşku içerisinde kutlanan Erciyes Kurultayı‘na ne oldu?

Başbuğ Türkeş’in ruhu hep orada. Bizi bekliyor…

Allah aşkına Başbuğ Türkeş’in duruşuyla Bahçeli‘nin duruşu bir mi?

Şimdiki slogancı ve boş “süt kuzuları” ile ölümlerle eğlenen, “kim var denildiğinde, sağına ve soluna bakmadan ben varım diyen bir gençlik. Gençlikte köprü başı” ifadesiyle merhum Üstad Necip Fazıl’ın övgüsüne mazhar olmuş Bozkurtlar bir mi?

Onların asil duruşu, efendiliği ve cenk meydanlarında kükreyişi bile bir başkaydı.

Müsterih olunuz, öncelikle merhum Başbuğumuz Alpaslan Türkeş’in ve Ülkücü şehitlerimizin emaneti olan MHP‘yi küresel kuşatmadan ve tasalluttan kurtarmak, sonra yeniden büyük diriliş ile Başbuğ Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtarmak için Bozkurtlar yine gelecek.

Çünkü Bozkurt, Büyük Türk Milleti’nin özgürlüğünün sembolüdür.

ÜLKÜ PINARI olarak Türk Milleti’nden, Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten yana tarafız…

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”