Fetihçi değil Fetişçi!
1- Dün paylaşmış olduğum, 50 maddelik Osmanlıya giriş yazımın; 23. Maddesinde size “Bu Fatih kenarda dursun, daha sonra hazırladığım bir yazıyı size sunacağım” demiştim. İşte bu yazı, o yazı. Temin ederim bu yazımda haps olacaksınız ve sonunun ne çabuk geldiğini anlamayacaksınız. Çünkü bu yazım, sizin daha önce hiç okuyamadığınız Türde bir yazı.
2- Çayınız kahveniz hazır mı? Çünkü ben yine “Oha” dedirtmeye geldim. Hazır değilse, bir çay koyun kendinize bekliyorum hadi. Bu arada bu yazımda İstanbul’un fethine girmeyeceğim, çünkü o konuya da girersem bu yazı bitmez, ayrıca siz okurken sıkılır, yarıda bırakırsınız, benim o kadar emeğim çöp olur. Ama şunu söylemek istiyorum İstanbul’un Fethi konusunda etkili olan Fatih değil, Çandarlı Halil Paşa ve Bizanslıların vizyonsuzluğudur. Daha sonra bu konuya geniş anlamda bakacağız.
3- Her zamanki gibi en baştan başlayacağız, II. Mehmet’in tahta çıkışından, ölümüne kadar olan süreyi burda en kısa ve akılda kalıcı şekilde bütün şeffaflığı ile sansürsüz şekilde kaynak göstererek anlatacağız. Amacımız her zaman ki gibi gerçek tarihi yazıp, okutmak! Başka bir niyetimiz yok.
4- Mehmet tahta çıkar çıkmaz, Yeniçeri ağası Halim’i görevlendirerek, daha 8 aylık kardeşi Ahmet’i boğdurtmuştur. Bazı rivayetlere göre Şehzade Hasan da aynı Ahmet gibi daha kundakta öldürülmüştür. Hasan’ın doğumu yada ölümü ilgili hiç bir bilgi olmaması, isminin var olup kendinin bilinmemesi bu ihtimali güçlü kılmaktadır.
5- Mehmet, Ahmet’in katlinden bir gün sonra ise Yeniçeri Ağası Halim’i öldürtmüştür. Daha sonra ise, boğdurttuğu kardeşi Ahmet’in annesini, yani üvey annesini, babasının kölesi İshak ile zorla evlendirmiştir. Bunu bizim sözde tarihçilere sorduğumuzda Fatih’in üvey annesini korumak için böyle birşey yaptığını söylüyorlar. Kısa bir süre sonra İshak’ın vali oluşu da göz önüne alınırsa? Fatih’in, hem valilik verecek hem üvey annesini verecek kadar, bir zamanlar köle olan İshak ile aralarında ne vardı acaba diye düşünmeden edemiyor insan.
6- Mehmet, Despot Georgi’nin istediği üzerine, Sırplar ile barış anlaşmasını yenilemiştir. Şunu da ekleyelim; Fatih, Despot Georgi’nin II. Murat ile evli olan kızına, yani üvey annesine Sırbistan sınırında topraklar vermiştir.
7- Mehmet, sadece Sırplar ile değil, Konstantinos ve Kostantiniye’nin önde gelenlerinin isteği üzerine, kutlamalar, eğlenceler yaparak bizanslılar ile de barış anlatmasını yenilemiştir.
8- Şu küçük bilgiyi de not edelim, Fatih, Osmanlı’nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı göz ardı ederek, Orhan Çelebi’ye yıllık 300.000 Asores, tutarında bir ödenek bağlamıştır. Peki Orhan kimdir? Kostantiniye’ye rehin olarak gönderilen Kasım Çelebi’nin oğludur. Yani Fatih’in amcasıdır. Yani bir varistir. Kundaktaki kardeşini boğdurtan Mehmet? Amcası için bir çare bulamamış yıllık tonla ödenek ayırmıştı? Neden acaba? Rumların Fatih üzerindeki etkisi geliyor insanın aklına.
9- Fatih 5,6,7’de yazdığımız gibi Karamanoğulları ile ilişkilerini güzel tutmamıştır. Mesela, Karamanoğulları, Fatih’e haber göndererek 3 kale karşılığında barış yapmayı teklif etmiş, ama Fatih reddetmiştir. Karamanoğulları ile hiç geçinmemiştir. Karamanoğulları’nın Fatih’in gözünde Bizanslılar yada sırplar kadar değeri olmamıştır.
10- Biliyor musunuz? Fatih zamanında Mora’yı aralarında paylaşmış olan iki Prens vardı. Kimdi bunlar? “Thomas ve Demetrius”. Bu paylaşım bir antlaşma ile yapılmış ama Thomas sonradan bu antlaşmayı bozmuş Demetrius’tun topraklarının çoğunu ele geçirmiştir. Demetrius ise Thomas’ı, Fatih’e şikayet etmiştir. Fatih ise o dönemler Mora’da var olan Turhanlı’yı Demetrius’un emrine vermiştir. Turhanlı ne kardeşim diye soracak olursanız? O dönem Mora’daki Osmanlı İstihbaratı’dır.
11- Şuan yazmakta olduğum konu biraz gereksiz ama, yazmakta fayda var. Mehmet şu meşhur devasa topları döktürüp, Kostantiniye’ye doğru harekete geçince, Bizans imparatoru hemen elçiler yollayarak fatih ile barış yapmak istediğini söylemiştir. Fatih ise barışı; Boğaziçi veya Avrupa yakasında olmak şartı ile bir avuç toprak karşılığında yapacağını bildirmiştir. İmparator hemen bu istediği yerine getirmiş, ve Fatih ordusunu geri çekmiştir.
12- Peki o toprak neresi diye soracak olursanız, Bugün ki Rumeli Hisarı varya, hah işte tam orası; bizim sözde (!) tarihçilerimize göre Rumeli Hisarı, stratejik bir kuşatma’dır. Fatih Rumeli Hisarı’nı tam teşkil donatmış, Karadeniz üzerinden İstanbul’a yiyecek getirilen Gemilerin önünü kesmiştir. Bu sırada yeni gemiler inşa ederek donanmasını güçlendirmiştir. Ama gel gör ki; o dönemde Kostantiniye’de yaşamış Büyük Tarihçi Ducas’ın tarih notlarına baktığımızda böyle birşey görmüyoruz. Bu Rumeli Hisarı’nın altında yatan gerçeği size anlatacağım ama şuan değil.
13- Bunlar İstanbul’un Fethi öncesiydi, Şimdi İstanbul’un Fethi sonrasına geçiyoruz. O aradaki boşluğu sonra tamamlayacağız merak etmeyin.
14- Kostantiniye feth edildikten iki gün sonra, Fatih şehre girip, Büyük Dük’ü ziyaret etmiştir. Dük’ün hasta olan eşine “Anam” diye hitap etmiş ve Dük’e fetih yüzünden kaybettiklerinin daha çoğunu vereceğini söyleyip, şehirde gezintiye çıkmıştır.
15- Yine birgün Fatih, sarayda içkili, çalgılı kutlamalar yaptıktan sonra Harem ağasını, Büyük Dük’e gönderip 14 yaşındaki oğlunu istetmiştir. Büyük Dük ise Fatih’in niyetinin kötü olduğunu anlamış buna karşı çıkmıştır. Fatih ise Büyük Dük’ün tüm ailesini, o 14 yaşındaki erkek çocuğu’da dahil olmak üzere idam ettirmiştir.
16- Kostantiniye feth edildikten 1 yıl sonra, Fatih Despot Georgi’ye haber yollayıp Sırbistan’nın kendine teslim edilmesini istemiştir. Gerekçesi ise, tam anlamıyla şaka gibidir; Gerekçe olarak, Georgi’nin Sırbistan üzerinde miras yoluyla hak talep edemeyeceğini, ülkenin Lazar’ın oğlu Etienne’ye ait olduğunu söylemiştir. Sanane elin Sırp’ından dediğinizi duyar gibiyim.
17- Fatih daha sonra cevap alamayınca 20.000 kişiden oluşan bir ordu ile, Sırbistan’a girmiştir, fakat savaşacak düşman bulamamıştır. Çünkü Despot, Fatih’in yola çıktığını haber almış, ülkenin ileri gelenleri ile birlikte Macaristan’a sığınmıştır.
18- Daha sonra Fatih, Tuna uzerinden Maceristan’a girmek istemiştir, Ama bu girişimleri iki yenilgi ile sonuçlanmıştır. Maceristan’a girmeyi bırak, daha Tuna üzerindeki iki kaleyi geçememiştir. Daha sonra komşu bir şehri uzlaşma ile ele geçirmiştir. Bu şehri Büyük Tarihçi Chalcondyles “Nova Barda” olarak notlarına kayıt etmiştir.
20- Chalcondyles’i biraz daha dinlediğimiz zaman “Nova Barda”nın Tuna’ya dökülen Marana nehrine yakın bir yerde ve Türk sınırlarında bulunan bir şehir olduğunu söylüyor, Türk sınırlarından kast ettiği Osmanlı Sınırları. Küçük bir not Chalcondyles notlarına Osmanlı Devletini, Türk Devleti diye kayıt etmiş, Osmanlı hanedanlığını Türk halkına asla layık görmemiştir. Devam edelim.
21- Ne yazık ki Fatih bu şehri uzlaşma ile almasına ragmen, Georgi ve Maceristan’ın gözünü korkutmak için şehri yağmalamış ve halkının bir kısmını katletmiş, bir kısmını da köle olarak beraberinde almıştır. Bu göz korkutma başarılı da olmuştur , Georgi yılda 40.000 duka ödemek şartı ile Mehmet ile anlaşma yapmıştır.
22- Daha sonra, Georgi ölmüştür, yerine oğlu Eleazar geçmiştir. Daha sonra Fatih’in Sırp kralı yapmak istediği Etienne yok mu? Hah işte o, Sırbistan’ın hazinesini ele geçirip, Osmanlıya sığınmıştır. Fatih’te bu başarısından dolayı Etienne’ye topraklar vermiştir.
23- Kostantiniye’nin fethinden iki yıl sonra, Rodos adasının önde gelen şövalyeleri Edirne’ye gelerek Osmanlı ile ticaret anlaşması yapmak istemiştir. Bu şövalyeler geldiklerine pişman olmuştur, Fatih bunların düzenli olarak haraç ödemesini istemiş, şövalyeler bunu kabul etmeyince Fatih Rodos’a savaş ilan etmiştir. Tebessüm ederek yazıyorum bu arada, umarım siz de okurken tebessüm ediyorsunuzdur.
24- Daha sonra Fatih, yaklaşık 180 gemilik bir donanma hazırlamış, Rodos’a göndermiştir. Bu donanma Rodos adasına doğru hareket ederken, Midilli ve Sakız adalarında molalar vermiştir. Bu molaların amacı adaları gözlemleyip, duruma göre adaları ele geçirip, Ege denizinde mevzilenmektir. Midilli Adası bu donanmayı hoş karşılayıp, en iyi şekilde ağırlamış, lakin Sakız adası bu tavrı göstermeyince, Osmanlı askerleri gemilerden inip sakız adasının üzüm bağlarını yağmalamışlardır.
25- Bu arada Donanma Komutanı Hamza Bey’dir. Hamza bey, Sakız adasına saldırmaya niyetlenmiş ancak limandaki 20’ye yakın topla donatılmış gemi olduğu için vazgeçmiştir.
26- Bu iki adadan sonuç alamayan Hamza Bey, yönünü Rodos’a doğru çevirmiştir. Ama Rodos sakız adasından iki kat daha büyük bir ada olduğu için Hamza Bey yine sonuç alamamış, bu seferde yönünü Kos Adasına çevirmiştir. Bu arada Kos adası o dönem Rodos’a bağlı bir adadır.
27- Kos 22 gün süren kuşatma sonucu alınamamış, kuşatma kaldırılmıştır. Daha sonra Donanma tekrar sakız adasına gelmiş, burda Şehir sakinleri ile Osmanlı askerleri arasında anlaşmazlık çıkmış, ve şehir sakinleri bir çok Osmanlı askerini öldürmüştür. Bunu haber alan Fatih sakız Adasına da savaş ilan etmiştir.
28- Yukarıda okumuş olduğunuz 22,23,24 ve 25. maddelerdeki bütün başarısızlıkların sahibi Fatih’tir. Vizyonsuz herifin kurduğu donanma, Rodos adasını almak için gidiyor, sakız adasında dayak yiyip geliyor. Fıkra gibi…
29- Sona doğru geliyorum artık arkadaşlar, şuan fark ettim aklımda olanların daha yarısına gelmedim ama 27 madde oldu. Bu seriyi 30/30 olmak üzere iki parça halinde yayınlamak zorundayım. Çünkü 60-70 maddelik bir yazı, sizi fazlası ile bunaltabilir. Neyse devam edelim.
30- Fatih Az önce bahsettiğim, Rodos hezimeti sonrası 23 gemilik bir donanma daha kurmuştur Mehmet, bu donanmanın başına dönemin Gelibolu Valisi olan Genuzis görevlendirmiştir. Genuzis bu donanma ile, hem Yeni Foça’yı hemde Eski Foça’yı Osmanlı egemenliğine katmıştır. Ayrıca Semadirek adasına bağlı, Ainen ve Oone takımadalarını da Osmanli’ya dahil etmiştir.
31- Daha sonra ne oldu biliyor musunuz? Fatih, genç, zeki ve potansiyel bir denizci olan Genuzis’u, donanma komutasından almış ve yerine Harem Ağası İsmail’i geçirmiştir. Harem Ağası diyorum. Adam hadım. Fatih’teki şu otariterliğe bakar mısın? Koskoca devletin donanma komutanı Harem Ağası.
32- Ama bu İsmail Bey’in bir başarısı var. Bunu yazmazsak ayıp olur. Midilli Adası halkı Prensleri karşı ayaklanmış, halkın önde gelenleri Fatih’ten yardım istemiştir. Fatih İsmail Bey’i iki gemi ile Midilli adasına yollayıp, geçici olarak Hamza Bey’i başa geçirmesi için görevlendirmiştir. Şu Rodos’a gidip, sakız adasından dayak yiyip gelen Hamza Bey yok mu hah işte o. İsmail Bey Ve Midilli Prensi arasında yapılan istişareler sonrası, Prense güvence sağlanıp, Hamza bey kısa süreliğine prensliğe getirilmiştir. Ne başarı ama(!)
33- Daha sonra Belgrad kuşatılmıştır. Bu kuşatmayı Fatih bizzat komuta etmiştir. Kuşatma başlarda çok iyi seyir etmiştir. Surların çoğu yıkılmış, hatta Osmanlı’nın Tuna nehrinde 60 gemilik donanması Geceleri şehre yanaşıp, şehri küçük çaplı yağmalamıştır.
34- Daha sonra Hunyadi Yanoş ve birlikleri Belgrad’a yetişip, kuşatmaya şiddetle saldırmıştır. Bu saldırıda çok fazla Osmanlı Askeri kılıçtan geçirilmiştir. Kuşatma’nın bir çok topuna el konulmuştur. Fatih bu savaşta götünden yaralanmıştır. Donanma komutanı Harem Ağası İsmail Bey daha saldırsam mı yoksa saldıramassam mı diye düşünürken 30’a yakın gemisi batırılmıştır.
35- Bu Osmanlı’nın Kostantiniye’nin fethinden sonraki 2. en çetin mücadelesi olmuştur. Fatih’in ise aldığı en ağır 2. yenilgi olmuştur. Hunyadi Yanoş, esir aldığı bir çok Osmanlı askerini de daha aynı gün kovarcasına serbest bırakmıştır.
36- Dönemin büyük tarihçisi Chalcondyles’e göre Hunyadi Yanoş da bu savaşta yara almış iki üç gün sonra ölmüştür. Bazı kaynaklarda ise Veba’dan öldüğü gözükmektedir.
37- Bizim sözde tarihçilere göre ise Hunyadi bozguna uğratılmış ve yaralanarak ölmüştür. Fakat kışın yaklaşması ve bu savaşta verilen zayiat yüzünden Fatih kuşatmayı kaldırmıştır, Yersen! Ben sentetik tarih kullanmıyorum canım diyorsan dinle.
38- Dönemin en yakın alakalısı Chalcondyles öyle demiyor. Chalcondyles; Fatih’in İlliryalılara ve Trabzon İmparatoru’na karşı da savaşmakta olduğunu ve donanmayı ikiye bölüp Amasya Valisi Hıdır’ın komutasında, Kolhis kıyılarını yağma etmeye gönderdiğini söylemektedir. Yani Chalcondyles’e göre Osmanlı’nın Tuna nehrinde ki donanmasının zayıflığı yüzünden Hunyadi Yunoş başarılı olmuştur.
39- Ertesi yıl Papa Calixtus, Rodos, Sakız, Semendirek adaları başta olmak, üzere Osmanlı’ya komşu olan diğer adalarının güvenliğini artırmak için 10 kadırgalık bir donanma göndermiştir. Bu donanmaya Osmanlı’dan rahatsız olan Katalanların ve Korsanların da katılması ile toplam 40 kadırgalık bir donanma oluşmuştur.
40- Fatih ise bütün bu olanların sebebinin Yeni Midilli Prensi olduğunu düşünerek Midilli’ye savaş açmıştır. Aynı yılın ortalarında Fatih, Denizlerin Efendisi(!) olan Harem Ağası İsmail Bey’i göndererek, Midilli’yi kuşatmıştır. Ancak topların gücü surları yıkmaya yetmemiş, İsmail Bey daha surlar yıkılmadan çıkartma yapmış, Osmanlı askerlerinin çoğu surları tırmanmaya çalışırken ölmüştür. Daha sonra da geri çekilmiştir. Genuzis olsaydı temin ederim Midilli’yi Donanmaya bağlar, Çanakkale boğazından Marmara’ya sokardı.
41- 1458 yılında Mehmet’in sarayına Uzun Hasan’ın elçileri gelmiştir. Uzun Hasan, Fatih’ın büyükbabası Mehmet Çelebi’nin Uzun Hasan’ın büyükbabasına bağlamış olduğu küçük bir tahsisatı istetiyordu; bin eyer örtüsü, bin halı ve bin sarıktan oluşan bu tahsisat 60 yıl boyunca ödenmek üzere bekliyormuş. Hadi bin halı ve eyer örtüsünü anladım, Sarık ne alaka? Daha kolay şehit olsun diye Askerlere kask yerine sarık mı giydiriyorlardı acaba? diyerek leş bir espiri yapalım ve devam edelim. Fatih’in bu borcu ödeyip ödemediği bilinmiyor. Ama bu elçileri “seneye bizzat kendim ödemeye” geleceğim diyerek göndermiştir. Bunu gereksiz bir bilgi olarak düşünmeyin.
42- Çeşitli bir çok toplumdan haraç alan, ve Kostantiniye gibi bir şehrin vergi tahsilini yapan bir ülkenin borcunun olması çok önemli bir detaydır. Hele bu detay, borcu olduğu halde kale yaptıran bir Fatih varken daha da önemli bir detay haline gelir. Yanlış duymadınız, Fatih borcu varken, Yaldızlı Kapıya, Kale yaptırıyordu. Zihniyet aynı zihniyet! 600 yıl geçmiş.
43- 1. Bölümü burda tamamlıyorum. Devamında sadece adı Tarihçi olan kişilerin bahsetmekten ödünün koptuğu Yunanistan işlerinden söz etmek istiyorum. Özellikle Chalcondyles, bu konuda geniş ayrıntılara girmiştir. Sevgi ve Sağlıkla, Doğrulukla kalın. ✍️Aleksander Cristoper
Kaynaklar:
Chalcondyles;
– The Histories
Dimitrie Cantemir;
– The History of the Growth and Decay of the Othman Empire
Ducas;
– Historia: Ovvero Historia Turco-Bizantina, 1341-1462
Historia Vniversitatis;
– Orbis Terrarum Historiae (1783) Vol:19