DİL DEVRİMİ İLE YAZI DEVRİMİ AYNI DEĞİLDİR

YAZI DEVRİMİ BAŞKA, DİL DEVRİMİ BAŞKADIR.

Yazı Devrimi: gül- gel- kel

Bu sözcükler Arap alfabesinde aynı harflerle yazılıyordu. Cümledeki anlamına göre okunuyordu. Cümledeki anlamından çıkarılamazsa yanlış okunuyordu.

Arap alfabesi, Türk diline uygun bir alfabe değildi; çünkü 3 ünlü (sesli) harfi vardı. Oysa Türkçenin 8 ünlüsü vardı. O nedenle 1.Kasım.1928‘de Yazı Devrimi yapıldı ve Türkçe zincirlerinden kurtuldu, özgürlüğe kavuştu. 1.Aralık.1928‘de biz Arap yazısından yani alfabesinden tamamen kurtulduk. Çünkü bu tarihten sonra Arap alfabesi ile yazı yasaklandı. Her türlü kitap, gazete, dergi, devletin yazışmaları yeni harflerle yapılmaya başlandı. 1928- 1929 öğretim yılında tüm okullarda öğretim yeni harflerle sürdü.

Yetişkinler için açılan Millet Mektepleri sayesinde üç- beş yıl içinde iki buçuk milyon yurttaşımız okuma yazma öğrendi.

Osmanlıca neydi?

” Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi kaidesi ile irtifaının hasıl-ı darbının nısfına müsavidir.”

“AY> kamer- mah
YILDIZ> necm- sitare
GÜN> yevm- ruz
GECE> leyl- şeb
GÖZ> basar- dide
EL> yed- dest”

İşte Osmanlıca budur.

Türkçe nedir?

” Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”

Türkçe budur. Bunu Atatürk‘e borçluyuz.

1932‘de yapılan Dil Devrimi ile de Arapça, Farsça ve Türkçe 3 dilden oluşan ve adına Osmanlıca denen yapay dilden kurtulmaya başladık. Bu, kolay olmadı; Osmanlıcanın dilimize etkisi bugün de sürüyor: Seneyi devriye, davete icabet etmek, Şehri Ramazan...  Buna benzer saçma sapan söylemler..

1983‘te 12 Eylül’ün Amerikancı NATO’cu generalleri Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu kapatmasalardı, dilimiz bugün daha da arılaşacaktı. Her şeye karşın, bugün dilimizdeki Türkçe sözcüklerin oran %85‘lerdedir. Bu oran 1930‘larda ancak %35 idi.

Yazı ve Dil Devrimleri tutmuştur. Bu Devrimleri geriye döndürmeye kimsenin gücü yetmez.

Yazı ve Dil Devrimlerinin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin Atatürk’ü anlamaları olanaksızdır. Bu devrimleri yorumlamak için Toplumbilim ve Felsefe bilmek gerekir.

1997‘de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Castro ne demişti? “Ben Atatürk’ün yaptığını yapamam; O, sağdan sola yazılan yazıyı, soldan sağa yazılan yazıyla değiştirdi”

Uyarı: Atatürk‘ün büyüklüğünü anlatmak için elbette Castro‘yu tanık göstermek gerekmez; ancak kimilerinin gözünü açmak için bu tür alıntılara gerek var. Biliyorsunuz, bizim sosyalist kesimin bir bölümünde iki özel adı kullanmak iyi karşılanmaz. Bunlardan biri Türk, diğeri ise Atatürk‘tür.