CAHİLİYE ŞERİATI HUKUKU

Tarihsellik ve Evrensellik Hz. Muhammed’in getirdiği mesaj, yaşadığı toplum merkezli olduğu aşikardır.

Ayetler nazil olduğu coğrafyanın problemleriyle alakalıdır.

Nitekim Mekke’de ayetler müşriklere, Medine’de Yahudilere yönelik ikazlar gelmiştir.

Örneğin o tarihte, o coğrafyada Budist veya Zerdüştler olsaydı onlara yönelik vahiyler gelecekti.

“Kur’an kendisinden öncekileri tasdik eden ve Mekke civarındakileri uyaran bir kitaptır.

”Zıhar gibi, hac dönüşü evlere arka kapıdan girmek gibi pek çok uygulama yalnızca o coğrafyadaki Araplara has davranışlar ve problemlerdir. Kur’an’ın Arapça olması demek, o toplumun diliyle, irfanıyla, kültürüyle seslenmesi demektir.

Örneğin yerlerin ve göklerin yedi kat olması.

Araplar bunu Batlamyus’tan bu yana bu şekilde biliyorlardı.

Bu rakamlar astronomik bir bilgi içermemektedir.

Sadece Araplar böyle bildiği için, bu bilgi üzerinden mesajını verdi.

Hadi sizin dediğiniz gibi öyle olsun!

Pekala bu yedi kat yeri ve göğü kim yarattı?

Kim göğü direksiz yükseltti.

Ondaki düzeni, intizamı var etti? dedi.

Ya da dünyanın düz olduğunu ifade eden ayetler.

Ya da yakın semanın yıldızlarla donatılmış olması ve böunların da göğe çıkmaya çalışan, (vahyi dinlemek için, yada ilahi takdiri, kaderi öğrenmek için göğe çıktıklarına inanılan) cinler/ şeytanlar için taşlamalık yapılması gibi ifadeler. Kur’an o coğrafyadaki atasözlerini, darb-ı meselleri kullanır.

Cahiliye Araplarının daha önce kullandığı besmelenin bir benzerini kullanır, örneğin.

Kur’an’ın üslubu, yöntemi yeni olmakla birlikte, o cahiliye toplumunun kullandığı dili kullanır.

Kullanmak zorundadır ki muhatapları onu anlayabilsin. Kur’an’daki cennet tasvirleri tamamıyla Arap zevkine göre tasvir edilmiştir.

Çadırlar, altından sular akan bahçeler, huriler (beyaz tenli kadınlar) gılmanlar, vs. gibi! Kur’an yavaş yavaş /tedricen nazil olduğu toplumu değiştirmiştir.

Saadettin Merdin