BÖYLE GİTMEZ

                    BU BÖYLE GİTMEZ!
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulumuz, güncel bazı konular hakkında ki düşüncelerini, Milletimizle paylaşmak ihtiyacı duymuştur. Aşağıda sıralanan sorunların çözümü için Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Parlamenter Demokratik Sisteme inanmış, yurtsever bütün kesimleri güç birliğine davet etmekteyiz…
Milletimiz, sorunlar sarmalı içerisinde kıvranmaktadır. Yaşadığımız süreç, bir kısır döngüdür. Kısır döngüden çıkış, her bireyin yurttaşlık sorumluluğuna sahip çıkmasıyla mümkündür…
Siyasi, idari, iktisadi, sosyal ve sağlık alanlarındaki buhranlara doğal afetler de eklenince; katlanılması zor acılarla karşılaşmaktayız. Karadeniz’de yaşanan sel felaketi nedeniyle, yurttaşlarımıza geçmiş olsun diliyoruz. Yıllarca, yerel yönetimlerde de iktidar olanların, meydana gelen bu felakette büyük payları olduğu kesindir. Manavgat başta olmak üzere, yurdumuzun değişik bölgelerinde çıkan orman yangınlarının büyük ölçüde sabotaj sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu vatana ihanettir. Vatana ihanet ise cezasız kalmamalıdır. Yurttaşlarımızı; çevremize, doğaya ve toprağımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Saymakla bitirilemeyecek sorunların ağırlığı altında hep birlikte ezilmekteyiz. Yurtseverler olarak elbette ki “söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.” anlayışıyla hareket edeceğimizden asla şüphe duyulmamalıdır. Ancak; her zaman söylediğimiz gibi yaşadığımız bütün sorunların temelinde; Atatürk Cumhuriyetine, Cumhuriyetin vazgeçilmez niteliklerine ve bilhassa da laiklik ilkesine vurulan ağır ve yıkıcı darbeler bulunmaktadır. Siyasi iktidarın, Atatürk’ün Devrim ve İlkeleri’ne bakışını her bir yurttaşımız, artık çok iyi anlamıştır. İslamiyet’le uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmadığı, aydın din adamlarınca ifade edilen “taliban örgütü” ile “ideolojik ve inanç birlikteliğinden” en yetkili ağızlarca bahsedilmesi gelinen noktanın göstergesidir.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” ve “çağdaş uygarlık düzeyinin de üzerine çıkılması” hedefleri, siyasi iktidarca tarihin tozlu rafına kaldırılmıştır. İşte, asıl mesele de budur. Sorunun özü, kaynağı ve çıkış noktası bu zihniyettir. Her uygulamada, atılan her adımda Atatürk’ten ve Milli Kahramanlarımızdan nefretle söz edenler; ülkemize ve Milletimize telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedirler.
Atatürkçüler, gerçek yurtseverlerdir. İnsan haklarına ve özgürlüklere bağlıdırlar. Dünyanın hiçbir bölgesinde insan haklarına ve özgürlüklere aykırı, zulme uzanan olayların yaşanmasını onaylamazlar. Bunu, insanlığın ortak geleceği için, ortak bir kaygı olarak benimserler. Atatürk Türkiyesi, zulme uğrayan insanlara her koşulda sahip çıkmış ve bunun en güzel örneklerini vermiştir. Hitler Almanyası, faşist Mussolini ve Franko yönetimlerinden kaçan binler, Atatürk Türkiyesine sığınarak yaşamlarını sürdürebilmişlerdir.
Tarihimizde gururla söz ettiğimiz, Atatürk Türkiyesi dış politikası ile bugün uygulanan ya da yürütülmeye çalışılan ihvancı ve gerici politikaların uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bugün, yaşadığımız, düzensiz göçmen sorunu bunun en iyi kanıtıdır. Önünü alamadığımız, düzensiz göçmen akını, her açıdan ciddi milli güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Siyasilerin, kimi zaman dinsel bazen de tarihsel argümanlara sığınarak yapmaya çalıştığı açıklamalar ise inandırıcı değildir.
Ülkemizde, her üniversite mezunu dört gençten neredeyse ikisinin işsiz kaldığı, geleceğe umutsuz baktığı ve çareyi Avrupa’ya yerleşmekte bulduğu gerçeğini göz önüne alırsak; sıkıntının büyüklüğü daha iyi fark edilebilir. Sayıları hızla artan üniversite ve fakültelerin eğitim kalitesinde ki düşüklük, eğitim sistemindeki gerici ve baskıcı anlayışın kökleşmesi zaten kritik problemlere yol açıyorken; düzensiz göçmenlerin akınıyla geleceğimiz için tehlike sinyalleri söz konusudur.
Başta büyükşehirlerimiz olmak üzere, neredeyse bütün illerimizde mahalleler ve gettolar oluşturacak ölçüde, sahip oldukları alışkanlıkları ve yaşam tarzını ülkemize taşıyan düzensiz göçmenlerin yol açacağı sorunları kestirmek güç değildir. Altı milyonun üzerinde olduğu resmi kurumlarca ifade edilen, Suriyeli göçmenlerin, ucuz ve sigortasız iş gücü olarak kullanılması bir insanlık ayıbı olduğu kadar iş arayıp da bulamayan yurttaşlarımız açısından da haklı bir tepkinin zeminini oluşturmaktadır. Suriye’de yaşanan çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınanların, bayram nedeniyle, bir aylık süre ile ülkelerine dönmelerine “bayramlaşma” bahanesiyle izin verilmesi ise trajikomik bir haldir. Şayet, Suriye’de can güvenliği yoksa bu göçmenlere bir aylık izin nasıl verilmektedir? Öyle anlaşılıyor ki görünen ve yaratılan algı gerçek değildir. Gerçeği görmek için sis perdesinin aralanmasına ihtiyaç vardır.
Açıkça söylüyoruz ki düzensiz göçmen akını; ülkemizin ve Milletimizin geleceği için tehdittir. Bu tehdit, son günlerde hızlanan Afgan göçüyle tırmanışa geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Afganistan’a komşu olmadığına göre bu hızlı göçmen trafiği neden ve nasıl yaşanmaktadır? Manzara; Türkiye Cumhuriyeti, demokrasimiz ve demokrasimizin varlık nedeni olan Atatürk Devrimi kazanımları açısından kaygı vericidir. İç karartıcıdır… Gelenlerin radikal terör örgütü elemanları olması ihtimalini bile düşünmek istemesek de “Talibanla inanç ve bakış açısı farklılığımız bulunmamaktadır.” açıklamasının yapılmış olması kaygılarımızı haklı olarak arttırmaktadır.
İnsan haklarına tam anlamıyla bağlı olduğumuzun altını bir kez daha çiziyoruz. Ancak, Cumhuriyetimize, vatanımıza ve Milletimize de sarsılmaz bağ ile bağlı olduğumuz gerçeğinden hareketle, bu açıklamayı kamuoyumuzla paylaşmak zorunda kalmış bulunuyoruz. Atatürk Devrimi ve kazanımlarına düşman, demokrasinin kurum ve kurallarına karşıt gerici, bölücü, işbirlikçi kesimlere inat geleceğimizi bilimin yol göstericiliğinde, Atatürk’ün manevi önderliğinde yeniden inşa edeceğiz.
Saygıyla duyurulur.

                    DOÇ.DR Kezban KURAN