BÖYLE BİR CUMHURBAŞKANI SEVİLİR Mİ?

Saat
Halı
Kilim
Kalem seti
Gümüş tepsi
Takı.
Şifoniyer
Kaftan
Vazo
Madalyon
Heykel
Biblo
Tablo
Hepsini bırakmış Ahmet Necdet Sezer…
Kendisine verilen 1243 parça hediyenin, 1243’ünü de
bırakmış… Götürmemiş.
Bu benim cumhurbaşkanım olamaz…

Zaten, kırmızı ışıkta durmasından belliydi…
Kimse durmuyor ki, o niye duruyor?İsveç mi burası?

Bakıyorum gazetelere…
94 parça gümüş,
22 vazo,
9 takı,
27 hatıra para,
4 tabanca,
83 parça değerli süs eşyası,
55 tablo,
86 porselen,
7 madalyon,
4 saat…
İnsanın içi gidiyor!
Al, götür di mi… Bırakmış, gidiyor.

Üstelik, liste eksik…
Kendisine tahsis edilen “kafana göre harca” denilen
ödeneği de harcamadı.
Hediyeleri bıraktığı gibi… Papelleri de bıraktı.
46 trilyon liracık! Ye, yemedi… Gez, gezmedi.
O zaman bırak biz yiyelim…
Ona da izin vermedi. “Yetim hakkıdır” dedi, görevi
boyunca tasarruf ettiği 46 trilyonu, Maliye’ye iade etti…
Kemal Abi’ye.

Çocukları hálá memur…
First Lady desen… Bi Atıl Kutoğlu’nu bile tanımıyor…
Belediyeler, bizim paramızla simitçilere Cemil
İpekçi’den köstüm hazırlattı; o hálá kendi cebinden giyiniyor.

Aşçıyı, garsonu azalttı.
“Suyla çalışmıyor bunlar” dedi, 14 makam aracını geri
verdi.
Okluk’taki yazlık köşke hiç gitmedi.
Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden
ödedi.
Eşi düştü, bileğini kırdı; hastaneye sivil araçla götürdü,
röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi.
Annesi vefat etti, gene sivil plakayla gitti; flap flap flap,
fors yapmadı…
Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi.
Mutfakta yerli ürün kullandırttı.
Şatafattan uzak durdu.

Yeminini tuttu…
Hukuku üstün kıldı.
E haliyle… Sevilmedi.
Sevilmez.