En Büyük Türk, Baş Öğretmen Atatürk
Harf Devrimi ile birlikte halkın kısa sürede yeni alfabeyi öğrenmesi için okuma yazma öğreten millet mektepleri birer birer açılmış ve kendisi de bu mekteplerde dersler vermiştir.
İsmet Paşa 8 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada Gazi Mustafa Kemal’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanı verildiğini müjdelemiştir. Bu karar 24 Kasım 1928 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Büyük Zafer’in 10. yıldönümünü kutlamalarında Gazi’yi güneşe benzetenler bile olmuştur. 30 Ağustos 1932 tarihli Akşam Gazetesi’nin birinci sayfasında bir güneş resminin ortasına kırmızı renkte Atatürk profili yerleştirilmiş ve resmin üzerine “Ezeli ve Ebedi Türk Tarihinin Sönmez Güneşi” sıfatıyla bir başlık atılmıştır .
Gazi Mustafa Kemal, ülke içinde “Ezeli ve Ebedi Türk Tarihinin Sönmez Güneşi” sıfatıyla tanımlanırken, O’nun ilk biyografisi yazılmış ve biyografi bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir yankı bulmuştur.
H.C.Armstrong tarafından kaleme alınan kitapta yazar, Gazi Mustafa Kemal’i “Bozkurt” olarak isimlendirmiştir. Kitap da aynı isimle yayımlanmıştır.
Armstrong, İsa’dan sonra 13’üncü yüzyılda büyük kuraklık nedeniyle Orta Asya’dan büyük bir göçün başladığını, göç edenlerin arasında sancaklarının üzerinde “Bozkurt” olan, Süleyman Şah önderliğindeki Türklerin de bulunduğunu belirtmiştir. Ardından Süleyman Şah ile başlayan, 300 yıl sonra Kanuni Sultan Süleyman ile Adriyatik kıyılarındaki Arnavutluk’tan İran İmparatorluğu sınırlarına ve Mısır’dan Kafkasya’ya dek uzanan koskoca bir imparatorluğa ulaşan, ancak değişen ve gelişen politikalar ile egemenlikleri altındaki ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmalarına dahi karşı koyamayan, II.Abdülhamit’in boğazdaki sarayından kurnazca yönettiği ve can çekişen bir imparatorluk durumuna düştüğünü ifade etmiş ve bu süreci Selanik’te bir Türk olan Ali Rıza ve karısı Zübeyde’nin Mustafa adını koydukları bir oğullarının olduğuna bağlamıştır. Armstrong’un bu anlatımıyla adeta “Ezeli ve Ebedi Türk Tarihinin Sönmez Güneşi” olan Gazi Mustafa Kemal’in Türklüğünü pekiştirmiştir .
Gazi için en çok kullanılan yakıştırmalardan biri de “En Büyük Türk” sıfatı olmuştur. 30 Ekim 1933 tarihli Akşam Gazetesi’nde Atatürk’ten “En Büyük Türk Gazi Hazretleri” olarak bahsedilmiştir. Aynı gazetede, Cumhuriyetin 10. yılının etkilerinin dünya basınındaki yansımalarından söz edilirken, Times’ın “Gazi’nin karşısında hürmetle eğilmek lazım” başlıklı haberinin kullanılması çok etkileyicidir. Çünkü yabancı basında Atatürk’ten bahsedilirken genellikle “Kemal” ismi kullanılmaktaydı.
ATATÜRK: Kurtarıcı, Yeniden Canlandırıcı, Milli Kahraman
Soyadı Kanunu çıktıktan sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa için soyadı aranmaya başlanmıştır.
“Bu konuda gerek Atatürk’ün sofrasında ve gerek CHP Meclis gurubunda ona layık bir soyadı bulmak için ileri gelen dil ve tarih uzmanlarının katılımlarıyla toplantılar yapılmış, bazı isimler tespit edilmiştir. Yapılan listedeki adlar Atatürk’e arz edilmiş ve Atatürk ise; “Arkadaşlarla bir kere konuşalım” demesi üzerine ikinci bir görüşmeye bırakılmıştır. Çankaya’da yapılan son bir toplantıda Saffet Arıkan’ın bir yazısında kullandığı “Türkata”, “Türkatası” gibi iki ad kendisine arz edilmiş fakat Atatürk’ün:
-“Birde arkadaşlar ne buyururlar bakalım” demesi üzerine Konya Milletvekili Naim Hazım (Onat) Bey;
-“Müsaade buyurulur mu Paşam?” diye söz istemesi üzerine Atatürk;
–“Arkadaşlar lütfen hocamızı dinleyelim” diye sözü kendisine bırakmıştır.
Naim Hazım Bey Türk Dil Kurumunda da çalışmıştır. Türkçeyi ve Osmanlıcayı çok iyi biliyordu. Her iki alanın dil, kurallarını gerçekten iyi biliyordu. Düşüncelerini şöyle açıklamıştır:“Türkata”, “Türkatası” gerek yazılışta, gerek söylenişte bana biraz tuhaf geliyor. Arkadaşlar biliyorsunuz.
Tarihimizde bir “Atabey” sözü unvanı vardır. Anlamı da yine biliyorsunuz, Bey’in, Emir’in, Şehzade’nin hatta Hükümdar’ın ilimde, idarede, askerlikte mürebbisi, müşaviri, hocası demektir. Atabey, kullanılmış tarihe geçmiş bir Unvan-ı resmidir. Bu unvanı taşıyan bir çok Türk Büyüğü vardır. Binaenaleyh bizde Türk’e her alanda atalık etmiş Türklüğü kurtarmış istiklaline kavuşturmuş olan Büyük Gazi’mize Atatürk: diyelim, bu soyadını verelim. Bu bana, şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor.” Gazi Mustafa Kemal Paşa, Naim Hazım Hoca’nın açıklamasını yerinde bulmuş ve kendisine teşekkür etmiştir”.
Atatürk soyadı ittifakla kabul görmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına üç maddelik bir kanun sureti verilmiştir. Bu kanun TBMM’nin 24 Kasım 1934 tarihli toplantısında oy birliği ile kabul edilmiştir. Bu tarihe kadar gazetelerde “Büyük Şefimiz Gazi Hazretleri”, “Gazi hazretleri”, “Reisicumhur Hazretleri” gibi unvanlarla anılan Gazi, bu tarihten itibaren ağırlıklı olarak “Atatürk” ismiyle anılmaya başlanmıştır.
17 Aralık 1934‘te kabul edilen ikinci bir yasa ile “Mustafa Kemal’e verilen Atatürk soyadının veya bunun başına ve sonuna söz konularak yapılan adların hiç bir kimse tarafından öz ya da soyadı olarak alınamayacağı” hükmü getirilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk için belki de en doğru, etkili ve en çarpıcı sıfatlar, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Charles H. Shrill tarafından AYear’s Embassy to Mustafa Kemal adlı eserinde kullanılmıştır;
“Bugün, dünyanın hiçbir yerinde devlet adamlığı bakımından Atatürk’ten üstün kimse yoktur.” “…bir kurtarıcı, bir yeniden canlandırıcı, bir milli kahraman ve dünya çapında bir devlet adamı…” . Kurtarıcı, kahraman ve üstün devlet adamı sıfatlarının bir yabancı tarafından Atatürk’e kullanılması onun önemsendiğinin bir göstergesidir.
Kemal ve Kamâl
Atatürk’ün “Atatürk” soyadını aldıktan Kemal ismini “Kamâl” olarak kullandığı Mustafa adını ise kullanmayı bıraktığı iddiası ile ilgili çeşitli tartışmalar ve görüşler olmuştur. Konu Mehmet Ö. Alkan’ın bir araştırma yazısında şöyle açıklanmıştır:
“…Atatürk’ün numaraları birbirini izleyen yeni harfli iki farklı nüfus cüzdanı vardır ve bildiğim kadarıyla bunlardan biri Anıtkabir’de, diğeri Savarona’da sergilenmektedir.
İlki 51 sıra numaralı ve “No. 993.814.B” seri numaralıdır. İkincisi aynı 51 sıra numaralı ve fakat “No. 993.815.B” seri numaralıdır. İlk nüfus cüzdanı 1934‘te verilmiş ve isim hanesinde “Kemal” yazarken, diğeri ise 1935‘te verilmiş ve isim hanesin de “Kamâl” yazmaktadır.
İlki ıslak damgalı, ikincisi soğuk damgalıdır. Her ikisinde de aynı fotoğraf vardır. Her ikisinde de doğum yılı “1881” olarak görülür. İkincisinde “Kamâl” gibi “Selânik” de şapkalı “a” ile yazılmıştır.
Atatürk’ün N0.993.815.B kayıtlı ve “Kamâl” yazan nüfus cüzdanı Anıtkabir’de Atatürk’ün özel eşyalarının saklandığı müzenin birinci bölümünde 4 numarada sergilenmektedir. Soyadı Kanunu sonrasında Atatürk için hazırlanan nüfus kâğıdının fotoğrafı ilk kez Ulus gazetesinde 22 Son Kanun [Ocak] 1935‘te yayınlanmış ve altına şu cümle yazılmıştır: ‘Kurultay’ın, Reisicümhurumuz Atatürk’e, bu soyadını vermesi üzerine değiştirilen hüviyet cüzdanının dün aldırdığımız bir fotoğrafını da okurlarımıza sunuyoruz.’ …
Atatürk’ün tercih ettiği isim, imzalamak durumunda olduğu hukuki mevzuat üzerinden de izlenebilmektedir. Örneğin benim yaptığım araştırmaya göre soyadı almadan evvel imza attığı, ismini yazdığı son iki kararname 1 Teşrin-i Evvel 1934 tarihini taşımaktadır ve altındaki imzası “Reisicümhur Gazi M. Kemal” şeklindedir. Bu tarihten sonra imzasının bulunduğu ilk hukuki düzenleme “Soy Adı Nizamnamesinin Mer’iyete Konulması Hakkında Kararname” adını taşımaktadır ki artık yeni tercih ettiği ismini kullanmaktadır: ‘Reisicümhur K. Atatürk’ ”
(M.Hakan Özçelik, Mustafa Güneş, Atatürk’e verilen ad ve unvanlar ile ona yakıştırılan sıfatlar, Sayfa 257-260)
#kemalinoğlu #kemalinoğlu24Kasım
#AtatürkBilgiİleSevilir