TÜRKÜZ TÜRKÇE KONUŞURUZ

Millî Eğitim Bakanına açık mektup:
                TÜRKÇE VARSA VARIZ

Öğretmek aşkı öğrenmeden önce gelir.
Bunun için öğretmenlik kutsal sayılır.
Öğretmen, vermek için uğraşır, didinir, uykusu-uyanıklığı bu derdin elindedir.
Gün yirmi dört saati bu düşünceyle kurulmuştur
Veren el alan elden elden üstündür” dediğimiz yüksek ahlâkın timsâli öğretenlerdir.

Doğrudur ve güzeldir.
Ancak, bu güzellemeyi yapmak bir bakıma kolaya kaçmaktır.
Asıl iş bunun gereğini yapmak, üstün bir görüş halinde hayata geçirmektir.
İşte bizim yapamadığımız budur.

Cami hocasının sahteliği hepimize geçti.
Hocanın dediğini tut, yolundan gitme!” diyen halk irfanı, bugün daha geniş planda bunu söyleyecektir.
Baştakilerin yalanı dolanı, cami vaizi edasıyla tanrılık taslamaları bizi uygulanmayan doğrulardan şüphe ettirmeye alıştırdı.
Çünkü biz artık lafla gemi yürütülen bir memleketiz.

Sözün değeri böyle değersizleştiğinde olan dile olur.
Önce dil yaralanır demek istiyorum.
Mekteplerde, dil eğitim öğretiminde bir istek azalması yaşanır.
Devlet aygıtında, medyada aynı değersizlik elmanın kurdu gibi içten çürütür.
Değersizleşen söz, dili değersizleştirir.
Abartarak söylüyorum sanılabilir; fakat gerçek tam da budur.

Din diye diye dini sahteliğe alet edişimiz dinden bahsetmeyi kaçınılacak bir durum haline getirdiyse bundandır.
İnsanlar manadan kaçar hale geldilerse, manada mana bırakmayışımızdandır.
Aklı başında, yol yordam bilir, değerlerle düşünen ve yaşayanlar bu hale düştüler.

Geçenlerde bir felsefeci dostumuza bunu söyledim.
Verdiğim örnek ahlak üzerindendi.
Sizinkiler ahlak yerine etik demeyi tercih ediyorlar.
Bunun sebebi sadece etikle ahlakın mana farkından dolayı değildir..
Ahlâk” deyince ahlâk demiş olmuyoruz.
Ahlâk” artık , içi boşalmış bir kavram gibidir.
Siz “etik” demekle bugünün yaşama pratiğinde ahlâk deyince anlaşılmayan bir “değerler bütünü“nü düşündürmek istiyorsunuz.
Türkiye’nin son yıllarının Türkçe ve kavramlar açısından böyle bir kayba yol açtığını acıyla görüyorum.
Her fırsatta bunu ifadeye çalışıyorum.
İki Gözüm Türkçe”yi bunun için yazdım.

Bakınız bu tavrımız bizi nerelerde vuruyor?
Tarihçi Hasip Saygılı dostumuz, balkan coğrafyasında görev yapmış bir askerdir.
Dün gece Tdk başkanı’nın yaptığı bir konuşmaya bir soruyla katılmış.
Balkanlarda Türkçe’nin zemin kaybettiğini söylüyor.
Türkçe bilenlerin, düzgün konuşabilen ve özellikle yazabilenlerin azaldığından bahsediyor.
Verdiği en çarpıcı örnek, Kosova‘daki 40’tan fazla mâbette iletişim dili Türkçe iken bunun değişmeye başladığı.
İşte bu da dış gelişmeler yanında bizim içerdeki tavrımızla doğrudan ilgili bir sonuçtur.
Balkanlardaki beş yüz yıllık Türkçe hâkimiyeti böyle sarsılıyor.

Öğretmenler Günü‘nde böyle temel bir meselemiz üzerindeyiz.

Türkçe’ye bağlılık içerde tam değildir.
Eğitim sistemimiz bu bağlılığı veremiyor.
Bunun en önemli göstergesi, yabancı dille eğitimdir.
Herkesi yabancı dille eğitim-öğretim veren mekteplere yönlendiriyoruz.
En iyi mekteplerimiz onlar görünüyor.
Bunu yıllarca içten içe işleye işleye yaptık.

Türk okullarında yabancı dille eğitim -öğretim neyse de eğitim- Türkçeye ve Türklüğe düşmanlıktır.
Dil öğretmek başka, başka bir dille eğitim-öğretim vermek başkadır.
Bu ancak sömürgelerde olur.
Evet, yalnız sömürgelerde ve üçüncü sınıf ülkelerde olur.

Bir değil, birden fazla dil öğrenmek bugünün şartıdır.
Dil öğreteceğiz.
Bunun yolu millî eğitimde ön sırayı İngilizceye vermek değildir.
İngilizce öğretmek şarttır, İngilizce eğitim öğretim ihanettir.
Bu kadar ağırdır.
Bunu ısrarla konuşmak lazımdır.
Türk çocukları yalnız Türkçe ile eğitilmelidirler.

Sosyal medya aynadır.
Bakıyorum, on kişiden sekizi hikâyelerinde pazartesi demiyor, “Monday” diyor.
Gerçi hikâye veya öykü de demiyor, “story” diyor.
Bununla kalmıyor, derdini anlatmak için illa bir frenkçe kelime ve kavram peşinde koşuyor.
Önemli bir sonuçtur.

Lütfen dikkat!
Türk çocuklarının Türkçe karşısındaki tavrında bunların etkisi üzerinde durmak lazımdır.
Yabancı dille eğitim Türklüğü ve Türkçe’yi değersizleştirmektir.
Buradan her türlü değersizlik çıkar.

Türkiye yabancı dille eğitime karşı bir seferberlik başlattığı gün çok şey değişir.
Kendimize güvenimiz, kendimize saygımız, kendimizi sevmemiz Türkçe’den başlar.
Türk çocuğu Türkçe ile yetişir.
Türkçemiz kadar varız!
Türkçe kadar Türküz!