AMERİKAN OKULLARI ATATÜRK’Ü RAHATSIZ ETMİŞTİ

TÜRKİYE’DEKİ AMERİKAN OKULLARI KRİZİ (1927-1928)

Büyükelçi Grew’nun Ekim 1927 de resmen göreve başlamasından hemen sonra, Kasım 1927’den itibaren, Türkiye’deki Amerikan okulları konusu gündeme gelmiştir. Tâbir caizse, Grew, ayağının tozunu silmeden bu Amerikan okulları sorununun içine girmek zorunda kaldı.

Savaş ve Millî Mücadele sırasında, özellikle Anadolu’daki Amerikan okullarının bir çoğu kapanmış bulunuyordu. 1927 yılında, bu okulların durumu şöyledir:

İzmir’de Milletlerarası Yüksek Öğretim Enstitüsü (International College – İzmir) ile, 8 ilk ve orta okul düzeyinde Amerikan kurumu mevcuttur.

Bu 8 okul şunlardır: Adana, Merzifon, İzmir, Tarsus ve Bursa ile İstanbul’da 3 tane okul. Bu okullar, 19. yüzyıl içinde, esas itibarı ile misyoner kuruluşları tarafından ve Hıristiyanlığı yayma amacı ile açılmışlardı. Osmanlı Devleti’ne başkaldıran Ermenilerin, genellikle Amerikan okullarından yetiştikleri ve hatta Ermeni terör örgütlerinin de bu Amerikan okullarını karargâh olarak kullandıkları, bilinen gerçeklerdendir. Bunun klâsik örneği, Merzifon’daki Amerikan Koleji’nin, 1892 – 1893 Merzifon ayaklanmalarında Hınçak Komitesi’nin karargâhı olmasıydı.

Bundan dolayıdır ki, Lozan Konferansı’nda, yabancı okulların Türk topraklarından tümden çıkarılması için mücadele verilmiş, fakat ancak belirli bir noktaya kadar başarı sağlanabilmişti. Bu noktaya da biraz aşağıda tekrar geleceğiz.

Diğer taraftan, Türkiye’deki bu Amerikan okulları, resmen Amerikan hükümetine bağlı olmayıp, yani resmî nitelikleri bulunmayıp, kısaca “American Board” denen bir dinsel kuruluşa bağlıydılar. Ayrıca, İstanbul’daki “Bible House” da, hem Hıristiyanlık propagandası için çalışıyor ve hem de bu Amerikan okulları ile yakından ilgileniyordu.

Söylediğimiz gibi, Grew, daha ayağının tozunu silmeden, “American Board” tarafından, bu okullar sorunu ile karşı karşıya getirilmiş ve Amerikan Büyükelçiliğinden Türk Dışişleri Bakanlığı’na verilen 3 Kasım 1927 tarihli bir muhtırada, savaş sırasında geçici olarak kapatılmış bulunan Amerikan okullarının yeniden açılması hususunda

American Board”ın, 1 Mayıs 1925 te ilk başvurusunu yaptığı belirtilerek, bu okulların açılmasına izin verilmesi istenmiştir.

American Board”ın Amerikan okullarının yeniden açılması için başvurduğu tarih, gerçekten ilginçtir. Zira, başvuru tarihi, T.B.M.M.’nin, Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu ile, Şer’iye ve Evkaf Vekâleti ile Hilâfet’in ilgasına dair kanunları kabul ettiği 3 Mart 1924 tarihinden 14 ay sonrasına rastlamaktaydı. Yani, Türkiye Cumhuriyeti, kendi eğitim sistemini laikleştirirken ve özellikle çocukların eğitimini İslâm’ın etkisinden kurtarıp, akılcı ve çağdaş eğitime yönelirken, Amerikan misyonerleri, Hıristiyan dinini yayma amacını taşıyan okulların açılmasını istemekteydiler.

Konu, tam anlamı ile “laik – dinci eğitim” çatışmasından başka bir şey değildi.

Yine, sözünü ettiğimiz muhtırada, 30 Ekim 1914 den önce, yani Osmanlı Devleti’nin savaşa girdiği tarihten önce varlıkları kabul edilmiş olan, özellikle şu Amerikan okullarının açılmasına izin verilmesi istenmekteydi:  Sivas Amerikan Kız Lisesi, Sivas Amerikan Erkek Koleji, Maraş Amerikan Kız Lisesi, Gaziantep Amerikan Kız Lisesi, Gaziantep Amerikan Erkek Koleji, Talaş Amerikan Kız Lisesi, Talaş Amerikan Erkek Lisesi, Kayseri Ana Okulu. ’’Bunların içinde, öğretmen kadrolarının hazır olması sebebiyle, özellikle, Talaş Amerikan Erkek Lisesi ile Maraş Amerikan Kız Lisesi’nin hemen açılması öncelikle istenmekteydi.

Bu arada şunu da belirtelim ki, bu Amerikan okullarının yeniden açılması sorununda, Amerikan Hükümeti, konuya “resmen” (“officially”) buluşmamaya çalışır görünmüş ve “American Board”ın okullar konusundaki girişimlerine “resmî destek” vermeme politikasını benimsemiştir. Bu sebepten, Amerikan belgelerinde hep “informally”, yani “gayrı resmî” teşebbüs deyimi kullanılmıştır.

Hatta, Dışişleri Bakanı Kellogg’un, Grew’ya 8 Kasım 1927 günlü telgrafında, Türk Hükümeti ile temaslarında, Amerikan okullarının yeniden açılması konusunu “resmî bir sorun” haline getirmemesi gerektiği bildirilmekteydi.

Ne var ki, “gayrı resmîlik ““resmî”liğe rahmet okutacak kadar yoğun bir baskı haline gelmekten geri kalmayacaktır.

Konunun gelişmelerine girmeden önce, iki önemli noktanın da belirtilmesi gerekmektedir.

Birincisi, Amerikan okulları konusunda, Türk Dış İşleri Bakanlığı ile, Atatürk’e ve inkılâplara inanmışlığın âbidesi ve ülkede millî kültür ve millî eğitim’i gerçekleştirmeye kararlı, genç ve idealist, Millî Eğitim Bakanı (o zamanki adı ile Maarif Vekili) Mustafa Necati Bey arasındaki görüş ayrılığı ve Mustafa Necati Bey’in, genel olarak yabancı okullar ve özel olarak da Amerikan okulları konusundaki görüşlerini egemen kılmasındaki başarısıdır.

İkinci olarak belirtilmesi gereken bir husus da, bu okullar anlaşmazlığında veya Amerikan okullarının yeniden açılması sorununda, Amerikan tarafının dayandığı hukukî delil veya belgelerin çürüklüğüdür.

Yukarda sözünü ettiğimiz, Amerikan Büyükelçiliği’nin 3 Kasım 1927 tarihli muhtırasında belirtildiğine göre, 1927 Şubatında imzalanan modus vivendi ile iki devlet arasında diplomatik ilişkilerin başlaması üzerine, “American Board”, Amerikan okullarının açılması hususunda ikinci bir başvuruda bulunmuş ve konu, Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Heyeti (“Educational Council”) tarafından incelenerek, bu okulların açılmasının yararlı olacağı hususunda olumlu görüş bildirmiştir. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığı da, Millî Eğitim Bakanlığı ile temasa geçtiğinde, yine olumlu cevap verilmiştir.

Fakat buna rağmen, 1927 Kasım ayı geldiğinde, bu okulların açılması için gerekli izni, Millî Eğitim Bakanlığı vermemiş bulunuyordu.

Amerikan Büyükelçiliğinin 3 Kasım 1927 günlü muhtırasına, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Araş) Bey, Büyükelçi Grew’ya yazdığı 13 Kasım 1927 günlü bir mektupla cevap vermiştir.

Bu mektupta, söz konusu Amerikan okullarının açılmasının yararlı olup olmayacağına, Millî Eğitim Bakanlığı’nın karar vermesi gerektiği, karar olumlu olursa, o zaman bu okulların açılması konusunun müzakere edilebileceği belirtildikten sonra, yeni bir unsur olarak, Anadolu’daki Amerikan okullarının gayrımenkullerinin satın alınması hususunun da ele alınabileceği bildiriliyor ve bu satın alma konusunun müzakeresi için bu okulların bir temsilci tayin etmesi de isteniyordu. Tevfik Rüştü Bey’in, okulların satın alınmasından söz etmesi, Büyükelçi Grew’yu şaşırtmış görünmekle beraber, kendisinin “American Board” ile temasları sonucu, bu kuruluşun dosyalarının incelenmesinden, Merzifon, Sivas ve Harput’taki okulların satın alınmasının daha önce de söz konusu olduğu anlaşılmıştır.

Diğer taraftan, Tevfik Rüştü Bey’in Grew’ya 13 Kasım 1927 günlü mektubunun ifadesinden anlaşılmaktaydı ki, Millî Eğitim Bakanlığı, yani Mustafa Necati Bey, bu okullar konusundaki karar yetkisini kendi elinde tutmak istiyordu ve bu konuda Dışişleri Bakanlığı’nı geri plâna itiyordu. Yine aynı çerçevede ilginç bir nokta da, Tevfik Rüştü Bey’in, Büyükelçi Grew’dan, okulların satın alınması müzakereleri için okulların, yani “American Board’ın, bir temsilci tayin etmesini istemesiydi. Bununla, Millî Eğitim Bakanlığı, okullar konusunda, Amerikan Büyükelçiliğini aradan çıkarıp, sadece okulları veya bunların bağlı olduğu “American Board”ı kendisine muhatap saydığını göstermek istiyordu.

Aynen, Lozan Konferansı’nda olduğu gibi, Amerika ve Amerikan Büyükelçiliği güya konuya “resmen” dahil olmamış görünüyor, fakat konunun bütün ayrıntıları ile yakından ilgilenmekten de kaçınmıyordu.

Mustafa Necati Bey’in, okullar konusundaki kesin yetkisini kendi elinde tutmak istediği, Grew’nun 30 Aralık 1927 de Vaşhington’a gönderdiği telgrafta da belirtilmektedir.

Bu telgrafa göre, İstanbul’daki “Bible House” temsilcisi Şükrü Bey isminde birisi, Millî Eğitim Bakanlığı Talim-Terbiye Heyeti’nden Avni Bey ile görüşmelerde bulunduğunda, Avni Bey, Bakan Mustafa Necati Bey’in, “Bible House”u, sadece Hıristiyanlık propagandası yapan bir kuruluş olarak gördüğünü, bu kuruluşun, Türk kanunlarının verdiği imkânlar ölçüsünde yayın faaliyetine devam edebileceğini, fakat Bakan’ın, Amerikan okulları konusunda “Bible House”u asla kendisine muhatap kabul etmediğini, Şükrü Bey’e söylemiştir.

Bu da, Mustafa Necati Bey’in, bu okullar sorununa Amerikan Hükümetinin burnunu sokmasından asla hoşlanmadığının bir başka işaretiydi. Bakan, sadece “American Board”u kendisine muhatap almak istiyordu.

Nitekim, Grew’nun, anılarında belirttiğine göre, o sırada (Kasım 1927 başı) Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’in, Dışişleri Bakanlığı’nın, Amerikan okullarının açılmasına hiçbir itirazı olmadığını, fakat karar ve yetkinin Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’e ait olduğunu söylediğini belirttikten sonra, “sonunda konu Necati Bey’in elinde kaldı” demektedir.

Buna rağmen, Büyükelçi Grew’nun, işin peşini bırakmak istemediği görülmekteydi. Tevfik Rüştü Bey’in, 13 Kasım 1927 tarihli mektubunda, okulların açılmasının, bu okulların satın alınması konusu ile birlikte ve “American Board” ile müzakerelerde ele alınması gerektiğini belirtmesine karşılık Büyükelçi Grew, Tevfik Rüştü Bey’e yazdığı ve yukarda sözünü ettiğimiz 2 Aralık 1927 günlü mektubunda, okulların açılması ile, bunların satın alınması konularının ayrı ayrı ele alınmasında ısrar etmiştir. Hatta önce okulların açılma izninin verilmesini, sonra da satın alma işinin müzakere edilmesini istemekteydi.

Burada oynanmak istenen oyun gayet açıktı. Okullar faaliyete geçtikten sonra, elbette ki bunların satın alınması işi, hemen hemen imkânsız hale gelecekti. Halbuki, şimdi bu okullar kapalı olduğuna göre, satın alma müzakereleri daha kolaylıkla yapılabilirdi.

1928 Ocak ayında Bursa Amerikan Kız Lisesi olayı patlak verdiğinde, Amerikan okullarının açılması veya satın alınması konusu henüz bir çözüme ulaşmamıştı.

İkinci konuya gelince:

Bu tartışmalar içinde, Türkiye’deki Amerikan Büyükelçiliği ile Vaşington’daki Dışişleri Bakanlığı arasında geçen yazışmalarda, Amerikan tarafının, okulların açılması konusunu bazı belgelere dayandırmak istediği görülmüştür.

Amerika’nın dayanmak istediği birinci belge Lozan Antlaşması olmuştur. Amerika’ya göre, Türk Başdelegesi İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923 tarihinde İngiliz, Fransız ve İtalyan baş delegelerine yazdığı bir mektupla, 30 Ekim 1914 den önce (Osmanlı Devleti’nin savaşa girdiği tarih) varlığı resmen tanınmış, dinî, eğitim, sağlık ve hayır kuruluşlarının Türkiye’de de devamını Türkiye’nin kabul ettiğini ve bu kuruluşlara, benzeri Türk kuruluşlarından farklı muamele yapılamayacağını bildirmiştir. Üç devletin temsilcileri de, verdikleri cevaplarda, İsmet Paşa’nın bu beyanını kabul ettiklerini belirtmişlerdir

Amerika, Lozan Antlaşması’nı imza etmediğine ve söz konusu mektuplar Türkiye ile diğer üç müttefik devlet arasında teati edildiğine ve bu üç devletin Türkiye’deki kuruluşlarına ait bulunduğuna göre, İsmet Paşa’nın mektubunun, Türkiye açısından, Amerika’ya karşı da bir taahhüt veya mükellefiyet ifade etmesi, hukuken mümkün değildir.

Amerikan Hükümeti, ikinci olarak, İsmet Paşa’nın Lozan’da Amerikan Baş delegesi Joseph Grew’ya yazdığı 4 Ağustos 1923 tarihli bir mektuba da dayanmaktaydı. Bu mektuptan önce, bu mektubun hangi vesile ile yazıldığını açıklamamız gerekir.

Başta da belirttiğimiz gibi, İsmet Paşa Lozan Konferansı sırasında Amerika ile diplomatik ilişkiler kurulmasına çalışmış, fakat Amerika, Lozan Konferansı kesin sonuca ulaşmadan, Türkiye ile herhangi bir antlaşma imzasına yanaşmamıştır. Sonunda, Mayıs 1923 ten itibaren Türk -Amerikan müzakereleri başlamış ve bu müzakereler 6 Ağustos 1923 tarihli bir antlaşmanın imzası ile sonuçlanmıştır. İşte bu sırada İsmet Paşa, 4 Ağustos 1923 günü Grew’ya yazdığı bir mektupta 19, Müttefik temsilcilerine yazdığı 24 Temmuz 1923 tarihli mektuptan söz ederek ve o mektubun bir suretini de ekleyerek, Türkiye’nin üç müttefik devlete karşı, okullar v.s. hakkındaki taahhütlerinin, Türkiye’deki Amerikan okul v.s. kuruluşları için de geçerli olacağını bildirmiştir.

Ne var ki, bu mektubun, bir parçasını teşkil ettiği 6 Ağustos 1923 tarihli Lozan Antlaşması da Amerikan Senatosu tarafından onaylanmayıp reddedildiği için, dolayısı ile bu antlaşma da yürürlüğe giremediğinden, hukuken bir varlığı yoktu ve bu belge de hukuken bir dayanak teşkil edemezdi.

Amerika üçüncü olarak, 17 Şubat 1927 tarihli modus vivendi’ye dayanmaktaydı. Modus vivendi’nin metninde Amerikan okulları v.s. ile ilgili hiç bir ifade ve cümle yer almamıştır. Amerika’nın bu belgeye dayanmasının sebebi, modus vivendi’nin 2. maddesinin “b” paragrafında, 6 Ağustos 1923 tarihli “Genel Antlaşma”ya atıfta bulunulmasıydı. Buna göre, Amerikan Hükümeti 6 Ağustos 1923 antlaşmasını Kongre’nin onayından geçirmeye çalışacaktı ve bu onay sağlandığı takdirde de 6 Ağustos antlaşması yürürlüğe girecek ve modus vivendi’nin yerini alacaktı. Bu durumda da, tabiat ile, İsmet Paşa’nın 4 Ağustos 1923 günlü mektubu da, antlaşmanın kendisi ile birlikte yürürlüğe girmiş olacaktı.

Lâkin, 6 Ağustos 1923 antlaşması Amerikan Senatosu tarafından hiç bir vakit onaylanmadı ve dolayısıyla, İsmet Paşa’nın 4 Ağustos 1923 mektubunun hukukîlik kazanması da mümkün olmadı.

Böylece Amerika, kendisinin geçersiz hale getirdiği belgelerde hukukî dayanak aramak gibi bir garabete mâruz kaldı ve kendi kazdığı kuyuya düştü.

Bu sebepten olsa gerek, Amerika, bu okulların açılması konusunu “resmî” niteliğe sokmaktan kaçınarak, teşebbüslerini “gayrı resmî” (“informal”) çerçevede tutma politikasını gütmüştür.

Yine bu sebepten olsa gerek, Amerika Dışişleri Bakanı Kellogg da, Grew’ya, söz konusu belgeleri kullanma konusunda kesin talimat vermekten kaçınmış ve bu konuda Grew’nun kendi takdirini kullanmasını istemiştir.

kaynak:

PROF. DR. FAHİR ARMAOĞLU

ATATÜRK KÜLTÜR DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU

1 Bk.: Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk – Amerikan Münasebetleri, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1991, s. 19

2 Doç. Dr. Necmettin Tozlu, Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okullar, Ankara, Akçağ, 1991, s. 78. Bu eserin 63 – 243 üncü sayfalarında Amerikan okulları hakkında gayet ayrıntılı bilgiler verilmektedir.

3 Bu konuda bak.: Fahir Armaoğlu, Amerikan Belgelerinde Lozan Konferansı ve Amerika, BELLETEN, Cilt LV, Sa. 213, Ağustos 1991, s. 483 – 527.

4 Bu müzakereler için. bak.: Papers Relating to the Foreign Relations of the United States, 1923, Vol. II, Washington, D.C., U.S. Government Printing Office, 1938, p. 1040-1152.

5 Bu anlaşmanın metni için bak.: Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk – Amerikan Münasebetleri, s. 90 – 103; Papers Relating… 1923 Vol. II, p. 1153-1166.

6 Metin: Armaoğlu, aynı eser, s. 104-109; Papers Relating … 1923, Vol. II, p. 1167-1171.