ALMAQAH TAPINAĞI, SABİİLER VE MEKKE, ZÜBEYİR BİN AVVAM

Ma’rib neresi bilir misiniz? Hala kullandığımız bir deyim vardır hatta “Mal bulmuş Mağiribi gibi”…

Ma’rib şu anda Yemen’de bir şehirdir. Sana şehrinin 100 km kadar doğusunda bir bölgedir. Ma’rib Sebe MÖ 1200’lerde Saba Krallığının başkentiydi. Burada bulunan Awwam Tapınağı Seba Kraliçesi Belkıs’ın mahrem bölgesiydi.

İslam öncesi dönemde çok sayıda hacı adayı toplandı ve ibadet için bölgedeki Almaqah Tapınağı’na gitti ve daha sonra Awwam Tapınağı’na doğru yol aldılar. Awwam Tapınağı’da kutsal ve mahremdir ancak Almaqah’ın sıfatlarından biri de “Awwam’ın Efendisi”‘dir.

Sebe Kraliçesi Belkıs’ın mahrem bölgesi Awwam Tapınağı, Almaqah’ın baş tanrısına adanmış bir Sebe tapınağıdır. Aynı bölgedeki Barran Tapınağı da Al-maqah’a adanan yapılardan birisidir.

Sebe Suresi 15’de buraya ithafen şöyle yazılmıştır :

“Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”

Genel olaral Al-maqah’ın ay tanrıçası olduğu düşünülse de, Semitik Tarih konularında profesör olan Jacques Ryckmans’a göre Almaqah boğa başıyla tasvir edildiğinden onun güneşle bağlantılı olabileceği daha yüksek bir ihtimaldir.

Al-Maqah Sebe’nin eski krallıklarından Yemen Krallığının ve kıyının öte tarafındaki Aksum Krallığı’nın ve neredeyse tüm Habeşistan’ın (şimdiki Kuzey Etiyopya) önde gelen isimlerinden, tanrılarından biriydi.

Daha önceki yazdığım Kral Ezana makalemi hatırlayın. İşte Al-Maqah (LMQH) tüm bu bölgenin en büyük atalarından bir tanesiydi.

Aksum Krallığı’ndan önce bölgede bulunan D’mt krallığının başkenti ise “Yeha” (Amharca- Ge’ez dilinde Yiha) adlı şimdiki antik şehirdi. Burası aynı zamanda Etiyopya Ortodoks Tewahedo Kilisesi manastırının yeridir.

Bu bahsettiğim Amharca çok önemli bir dildir bu arada. Arapça’dan sonra dünyanın en çok konuşulan ikinci Sami dilidir. Dil Amharca’dır alfabesinin adı Ge’ez’dir. 100 harften oluşur, hecesel bir alfabedir.

Al-Maqah tapınağı hristiyanlıktan tam 700 sene evvel bu bölgede vardı. Ve özellikle islam öncesi Arap toplumu için hac merkezlerinden biriydi. Al-maqah Sebe halkının baş tanrısıydı.

Şimdi Sebe Suresi 16-17’ye bakalım….

“Ama onlar bizden yüz çevirip uzaklaştılar. Biz de üzerlerine, barajlarını yıkıp geçen bir sel gönderdik de, verimli iki bahçeleri sadece böğürtlen, ılgın ve köknar ağacından ibaret, virane bir bahçe şekline geliverdi. Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız!”

İşte bu bölgede Al-Maqah tapınağı çevresinde yerleşen halk bu yukarıda bahsedilen selden dolayı daha kuzey bölgelere kaçarak yeni şehirler kurdular. Şu anda bildiğiniz Mekke şehrine ilk yerleşenler bu halktır.

Daha sonraki politik ve siyasi hareketlerle daha yukarıdan Hatra’dan (eski Arabistan) güneye doğru inen Arapların ataları, çöllerde dağınık biçimde yaşayan Arap kabilelerini biraraya getirdiler, Mekke şehri özellikle halifeler döneminde Arap halkının kutsal bölgesi olarak ilan edildi ve buranın kurucu halkı olan Sebe’ler bölgeden tamamen uzaklaştırıldı.

Eski tarihin izlerini silmek için de uydurma bir tarih kurgulanarak buradaki Kabe’nin İbrahim ve İsmail tarafından kurulduğu yutturuldu.

Orasını kutsal sayan gelenekçiler ise Sabii’ler olarak bölgede onlarla birlikte yaşamaya devam etti.

İlk hicrette Mekke’den Habeşistan’ın bu bölgesinin neden tercih edildiğini şimdi anlayabiliyorsunuz umuyorum.

Dilerseniz ilk hicrette kimlerin olduğuna bir daha bakalım. Tam listeyi yazmayacağım ama şu isimlere dikkat edin

Halife Osman ve eşi Rukiyye,
Cafer-i Tayyar,
Zübeyr bin Avvam,
Abdurahman bin Avf,
Abdullah bin Mesud

Bakın yeni bir yutturmacayla karşı karşıyayız. Yukarıdaki kilit isimlerden biri Zübeyir Bin Avvam.

Aslında bu adamın künyesi
Zübeyir bin El-Avvam bin Hüveylid’dir.

Zaten kayıtlarda Hüveylid’in Avvam adında bir oğlu yok.

Şimdi bu adamı didik didik etmemiz lazım..

           karmatiarman.com