AHMAKLIK TEORİSİ

DIETRICH BONHOEFFER
❤️❤️❤️❤️❤️
AHMAKLIK TEORİSİ
🏆🏆🏆

Almanya ikinci dünya savaşı sürecinde tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu.
Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu vb.

Genç bir teolog ;w DIETRICH BONHOEFFER bu zalimliğe itiraz etti ve bu sebeple HAPSE atıldı. Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü.

Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür, nasıl olur da “organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi” haline gelmişti?

Bonhoeffer “SORUNUN KÖKENİNDE KÖTÜLÜK DEĞİL “AHMAKLIK” YATIYOR ” dedi.

Hapisteyken yazdığı mektuplarda “AHMAKLIĞIN YARATTIĞI KÖTÜLÜĞÜN DİĞER TÜM KÖTÜLÜKLERDEN DAHA TEHLİKELİ OLDUĞUNUN ” farkına vardı.

Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkündü.
Fakat “ORGANİZE OLMUŞ AHMAKLAR SÜRÜSÜNE KARŞI ” yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu.
Ne protestolar ne zorlama onlara etki etmiyordu.
Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda da, önce reddediyorlar, reddedemeyecek hale geldiklerinde ise gerçeği önemsizleştiriyorlardı.

“AHMAK İNSANLAR HALLERİNDEN MEMNUN ve SALDIRIYA da HAZIR HALDEDİRLER .

Saldırıya geçtiklerinde KÖTÜ İNSANLARDAN ÇOK DAHA TEHLİKELİ OLURLAR

Bonhoeffer; “AHMAKLIK” ile mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı:

“AHMAKLIK BİR ZEKÂ PROBLEMİ DEĞİL, AHLAKİ BİR PROBLEMDİR.

ENTELLEKTÜEL BİRİKİMİ OLDUĞU HALDE AHMAK OLAN İNSANLAR VARDI.

İlk etapta “AHMAKLIK” DOĞUŞTAN GELEN BİR MARAZ olduğu düşünülür, fakat bu da YANLIŞTI.
İnsanlar BELLİ ŞARTLAR ALTINDA AHMAKLAŞTIRILIYORLARDI, daha doğrusu, BAŞKALARININ kendilerini ahmaklaştırmasına İZİN veriyorlardı.

YALNIZ insanlarda bu maraz daha AZ görülüyordu.

Buradan yola çıkarak “AHMAKLIĞIN” PSİKOLOJİK DEĞİL, SOSYOLOJİK BİR SORUN OLDUĞU SONUCUNA VARDI .

Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dini hareketlerde çok sık rastlanırdı.
AHMAKLIK” hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı.

AHMAKLAR ve diktatörler arasındaki MUAZZAM KORELASYON, ikisini de BİRBİRİNE İHTİYAÇ DUYAR hale getiriyordu.

İnsanların ahlaki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. Diktatör gücünü arttırdıkça, ahmaklar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyordu.
Ahmaklar, gözlerine sokulan tüm gerçekleri inatla reddediyorlardı.
Ahmaklarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşmaya ayarlanmış bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz.
Büyülenmiş gibiydiler…
Değil kötülük yaptıklarını, ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı.

Ahmakları bu KATTATONİK uykudan çıkarmanın tek yolu “BAĞIMSIZ ve ÖZGÜR OLMALARINI ” sağlamaktı.

Ama 9 Nisan 1945 günü sabaha karşı BONHOEFFER ‘i bir toplama kampının darağacına ASARAK ÖLDÜRDÜLER ….

Dolayısı ile “politik ve dini hareketlerde rastlanılan, lidere, ya da diktatöre VECD halinde tapınma aşaması ile” döngü tamamlanmıştı.
“Kötülük yaptıklarının da ayırdına varamadan, liderlerinin emrinde, onların istekleri sorgusuz ve vicdan muhasebesi yapmaksızın” yerine getirilmişti.
Bu TOPLUMSAL AURA DIKTATÖRLERIN VAROLUŞ HASADI idi.

Bonhoeffer” toplama kampında asılmadan hemen önce gardiyana
YAPTIĞIMIZ HER ŞEYDEN SORUMLUYUZ ” demişti.

Nitekim “Nazizmin kurucuları HITLER ve GOEBELS ” yenilgi sonrası intihar edecekler, cesetleri yakılıp bir nehirde yokluğun karanlığına dökülecektir.

BONHOEFFER ” ise, DOĞRULUĞU TARIH BOYUNCA DEFALARCA KANITLANAN TEOREMİ İLE ANILIP YÜCELTİLEREK SAYGIYLA ANILMAYA DEVAM EDİYOR.

(Tüm AHMAKLARIN bilgisine sunulur)