Gerçekte Bir Eğitim Neferi: Fakir Baykurt

Bugün tüm öğretmenlerin örnek alması gereken bir eğitim savaşçısının yani Fakir Baykurt’un yaşam öyküsünü anlatacağız. Bazı kaynaklarda doğum günü 15 Haziran diye yazsa da kendisi “orak mevsiminde” yani haziran ayının ortalarında doğduğunu söyler. İşte biz de bu vesileyle hem yazarımızı anmak hem de el yordamıyla da olsa doğum gününde bu güzel insanı anmak istedik.
1. Asıl adı:
Asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de doğar. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte “1929 doğumlu olduğum doğru. Ay, gün bilinmiyordu. Anamla konuştuk, köyde orak mevsimi. Tarlada sancılanıp eve gelmiş, haziran ortasıdır…” sözlerinden 1929 yılının Haziran ayı ortalarında doğduğu varsayılmaktadır.
2. Ölen dayının adı:
Annesinin adı Elif, babasının adı Veli olan çocuğa, doğduğunda savaşlarda vurulup geri dönmeyen amcasının adı olan Tahir adı verilir. Tahir 1936 yılında Akçaköy İlkokulu’na başlar ve iki yıl sonra babasını kaybeder. Babasının ölümünden sonra dayısı Osman Erdoğuş tarafından Balıkesir’e bağlı Burhaniye’ye götürülür ve orada dayısının yanında dokumacılık yapmaya başlar.
3. Şiirlerle merhaba:
Dünya Savaşı’nın başlaması ile dayısı askere alınır ve Tahir, Akçaköy’e dönerek okula devam etme imkânı bulur. 1942 yılında ağır bir sıtma geçirir bu dönem aynı zamanda şiir yazmaya başladığı dönemdir.
4. Dünya klasikleriyle tanışması:
İlkokulu bitirdikten sonra Isparta Gönen Köy Enstitüsü’ ne gitmeye başlayan yazarımızın köy enstitüsü yıllarında özellikle şiire olan ilgisi artar, kendini okumaya verir. Bu dönemde özellikle Türkçe’ye çevrilen klasiklerle tanışır. Fakir Baykurt köy enstitüsündeki yıllarını ve kendisine kazandırdıklarını şöyle dile getirir.
5. Bir köy enstitüsü neferi:
“Köy enstitüsü benim için olağanüstü bir fırsat oldu. İlkokulu bitirdikten sonra gidebileceğim başka hiçbir okul yoktu. Ailemin gücü yetmezdi. Ben okumak istiyordum ve enstitü benim gibi köy çocuklarını çağırıyordu…”
6. Kitap sığsın diye yapılan cepler:
O yıllarda Dünya Klasiklerini döne döne okuyan Fakir Baykurt. “Klasiklerin en iyi okuru enstitülü gençlerdi. Ceplerimizi ona göre yaptırırdık, kitap sığsın diye. Kız arkadaşlarımız koyun kuzu gütmeye giderken, torbaya azıkla birlikte kitap da katarlardı…” diye anlatır bu tanışıklığını.
7. Nazım’ın şiirleriyle tanışma:
Bu yıllarda Bursa Cezaevi’nde olan Nazım Hikmet’in şiirleri ise el altından yayılmaktadır. Fakir Baykurt da bu dönem Nazım Hikmet’in şiirlerini bulur ve gizli gizli okumaya başlar. “Kitaplıkta Nazım Hikmet’in kitapları yoktu. Yasaklandığını öğrenince Denizli Çivril’in bir köyüne gidip onları buldum. Nazım’ın yedi kitabını kendi yaptığım defterlere kitap harfleri ile yazıp defalarca okudum…” diye anlatır o yasaklı günleri.
8. Okumak hep okumak:



