San Francisco’da PARKLAR, etrafımı saran sincaplar

Ankara Esenboğa‘dan sabaha karşı başlayan uçak yolculuğum, Münih aktarmalı 17 saatlik bir yolculuktan sonra, Gece saat 21.30’da San Francisco hava alanından beni çocuklarım ve torunum karşıladığında hemen kapıda hazır olan limuzin ile götürdüler.
Adeta salon gibi döşenmiş Limuzinin içinde her cins içki dahil, her türlü ikram malzemesi vardı.

Ertesi günden itibaren etrafı incelemeye başladım.
Dikkatimi çeken konulardan biri de San Francisco deyince akla parklarının çokluğu da gelmesi gerekir.
İrili ufaklı çok parkları var.
Türk adını taşıdığı için sanki benim mülkümmüş gibi sevgi duyduğum Türk Caddesi’ndeki parktan başka, bir park da Castro tarafında vardı.
Takriben bizim Ankara’daki Gençlik Parkı büyüklüğünde bir park.
Bu parkın bir tarafında aileler çocuklarıyla gelmiş, oturuyorlar, çocuklar kamindak dedikleri kaykaylarda kayıyor, oynuyor, top koşturuyor, yanlarında etraflarında bir tek köpek göremezsiniz.
Köpek girişinin yasak olduğunu belirleyen levhalar var.
Arada duvar veya tel örgü olmaksızın, diğer tarafta köpekler top koşturuyor, orada köpekler serbest.
Orada yerlere sere serpe uzanmış yüzlerce gencecik insanlar öpüşüyor, duman altı olmuşlar, kokain kokusundan geçilmiyor.
Alenen uyuşturucu içiyorlar.
Düşünün ki, dünya nüfusunun %5’i burada Amerika’da yaşıyor ama, dünya kokaininin %50’sini sadece bu insanlar tüketiyor.
Tabii bu gidişle giderlerse bu devasa süper ülkeyi de bir gün bunların tüketeceği gerçeği de önümüze seriliyor.
Golden Gate (Altın Kapı) köprüsüyle aynı adı taşıyan devasa bir park daha var. Golden Gate Parkı. Bizim Gençlik Parkı‘nın takriben 30-40 katı büyüklüğünde bir park.
Bizim Gençlik Parkı’na yabancısı yerlisi bedava girer.
San Francisco‘nun bütün parklarına yerliler ücretsiz, biz turistler kişi başına 7-8 dolar ücret ödeyerek giriyoruz.
1800lü yıllarda bir Japon ailenin yaptırdığı Japon Bahçesi var, sanki Japonya’da imişcesine ilginizi çeken bir bahçe.
Amerikan-Japon Savaşında bu Japon aileler casusluk tedbiri olarak bu şehirden uzaklaştırılmış, savaş bitiminde bir daha geri dönmemişler, ama San Francisco Belediyesi bu bahçeyle kendileri ilgilenir olmuş, üstelik buradan para kazanıyor.

Parkta bütün ağaçlar numaralandırılmış, dünyanın başka ülkelerine has ağaçlar da yetiştirilmiş.
İçindeki bütün gölcüklerde ördekler yetiştirilmiş, ördekler insanların arkasından gelip mama istiyorlar.

Benim gibi yabancıları çok şaşırtacak bir olay da, aniden önünüze çıkan bir kaç sincapın etrafınızda dönüp dolaşarak sizden mama istemeleridir.
Eğilip, verilmesi serbert olan yer fıstıklarını uzatınca kibarca elinizden alıp kenarda yeyip, yine geliyorlar.
Önünüzdekine mama verirken, bir başka sincap kolunuza çıkıyor, kestirmeden gelip mamayı o kapıyor, bir diğeri omuzunuzda bekliyor.
Ben Sincapları beslerken, torunum Alara, resimde görüldüğü gibi, koluna çıkıp, ‘elindeki fıstığı çalıp kaçan sincap nerede‘ diye şaşkınlıkla bakınıyor.
O sırada gelip elimizden bir fıstık kapan güvercine, sincaplar “bizim semtimize girme” diye saldırıyorlar.
Tabii ki burada hayıflanıyorum, çünkü Düzce ormanlarında dolaşırken önümüzden hızla kaçan sincaplar görürdük, niye bizde bu hayvanlar insanlardan kaçıyor da, burada insanlardan korkmuyor diye.
Çünkü biz on tane fındığımızı yemesin diye öldürüyormuşuz da onun için.
Mut-Gülnar yoluyla Muz diyarı Anamur‘a gidiyordum.
Gülnar yakınlarında yol kenarındaki mağarayı büyük bir emekle turizme kazandırıp, burada gelen geçen yolculara yiyecek-içecek hizmeti veren bir beyin omuzunda tüneyen bir sincap gördüm. Sahibiyle arkadaş olmuşlar, sevgiyle yaklaşılırsa oluyormuş demek.
Eğitim, Eğitim, Eğitim.
Aptullah Esirci (California Seyahat Günlerim)