BEN ŞEHİT ÖĞRETMEN SAİT KORKMAZ…
Gecenin bir saatiydi…
Kapı adeta kırılırcasına çalındı…
4.5 aylık hamile ve tifo hastasıydım, yatmıştım, korkuyla kalktım, eşim kapıyı açtı…
Biz zannettik ki köylüler hastalanmış, aspirin istiyor. Kapıyı açtığımda elleri silahlı korkunç adamlar girdi içeri…
Biraz oturduktan sonra kalktılar, “Hoca bizimle gelsene bir şeyler konuşacağız” dediler. Birkaç metre açılmışlardı ki silahlar patladı…
Ben önce havaya ateş ettiler sanmıştım…
Eşim “Aklimeeeee” diye bağırdı…
****
Değerli dostlar;
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü…
Elleri öpülesi öğretmenlerin…
Vefakar, cefakar eğitim neferlerinin günü…
Şimdi size bir eğitim neferinin, bir öğretmenimizin, yahudizmin hizmet eşekleri PKK keferelerince katledilen öğretmenimizin şehadetini yazacağım…
Okuyun, okuyun ve ders alın…
Adı Sait Korkmaz’dı…
1967 Muş’un Bulanık ilçesi doğumluydu ama Adana nüfusuna kayıtlıydı…
Aklime hanım ile evliydi ve Aysun adında bir kızları vardı…
Hatay Eğitim Yüksek Okulu mezunu olan Sait Korkmaz, Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesi Kazan Köyü İlkokulu öğretmeniydi…
Tarih 28 Eylül 1994’tü… Gece 12 suları…
Gelin bundan sonrasını şehidimizin eşi Aklime Korkmaz’ın ağzından dinleyelim;
“28 Eylül 1994 akşamı eşimle yemek yedikten sonra sohbet ettik… Ben hamile olduğum için hastaydım, köyde su olmadığı için köydeki pis sular sebebiyle tifo kapmıştım. İlaç kullandığım için ayakta duramıyordum. Eşim, ben ve kızımdan yatmamızı istedi. O gün Milli Takım maçı olduğu için “Ben izledikten sonra yatarım” dedi.
Ben uykudaydım. Kapının çok sert çalındığını duydum. Ben de zannettim ki köylülerden biri hastalanmış, aspirin istiyor da onun için diye kapıyı çalıyor. Yataktan kalkıp baktığımda eşim kapıyı açmıştı, iki kişi elleri silahlı ve tam donanmış kişilerdi. Ellerinde telsizleri vardı, ben ve eşim çok şaşırmıştık. Adamlar içeri girip oturduktan sonra ben kızımı mahsustan uykusundan uyandırıp tuvalete götürdüm. Adamlar kızımızı görüp bize bir şey yapmazlar diye düşündüm. Biraz konuştuktan sonra eşime “Bizi kapıya kadar geçirir misin?” dediler. Eşim ve kapının önüne çıktık. Bize dediler ki, “Dışarının lambasını kapatın evinizden çıktığımızı kimse görmesin…”
Kapımızda bir köylünün köpeği duruyordu. Adamlar eşim ve bana, “Şu köpeğe ekmek verin bizi ısırmasın” dediler. Ben ve eşim ekmeği alıp köpeğe verirken eşimi çağırdılar “Hoca gel, sana bir şey diyeceğiz” dediler. Adamlar iki metre ileride duruyorlardı. Birden kurşun sesleriyle birlikte eşim “Aklimeeee” diye bağırdı. Koşup dışarının lambasını açtım. Zannettim ki havaya ateş ediyorlar. Eşimi ayakta beklerken onu yerde can çekişirken gördükten sonra eşime doğru koşup ona sarılıp bağırdım “Beni de öldürün diye…” Ama ortalıklarda kimse yoktu. Eşim o haliyle bana işaret ediyordu. ”Korkma yaşıyorum ben” dercesine. Başımdaki yazmayı sağ göğsündeki kurşun yarasına bastırdım kan kaybetmesin diye. Bağırıyordum,”Ölme ne olur çocuğunu gör” diye… O an el fenerini alıp köye koştum, bütün kapıları çaldım. Kimse yardım etmiyordu. Köylüler beni kovuyor, “Git başımıza bela mısın?” diyorlardı. Eşimin yanına koşup geldiğim zaman kızım “Ne oldu” diye bağırıyor, kızımı orda bırakıp tekrar köye gidip köyün gençleri ve erkekleri yardım etmiyorsa kadınları yardım eder diye umut ediyordum. Hepsine de, “Ben de Kürt kökenliyim, ne olur yardım edin… Bana bir şey yapmadılar size de yapmazlar… Ne olur biriniz bana at arabası verin, eşimi şehre götürüp tedavi ettireyim, eşim sizin çocuklarınız için buradaydı” diye yalvarıyordum… En sonunda baktım ki kimse bana yardım etmeyecek eşimin yanına geldim. Başını dizime koydum. Baktım ki eşim can veriyor, dudaklarını suyla ıslattım. Eşime kelime-i şehadet getirttim. Kalkıp eşimin başının altına bir minder koydum, üstünü örttüm.
En sonunda köy muhtarının kardeşi gelip “Ölmüş kızım gel gidelim bize” ‘dedi. Önce gitmedim, eşimin başında kalmak istedim. Sonra düşündüm adamlar geri dönüp kızıma ve bana kötülük yapmak isterse diye muhtarın kardeşinin evine sığındım…
Şimdi düşünüyorum da evimizin köye uzak olmasından başka aramızda bir dere vardı. 4.5 aylık hamile olduğum halde, kim bilir kaç defa göğsüme kadar sulara gömülüp köylülerden yardım istedim. Ben ki köyün vahşi köpeklerinden korkuyordum, o gece köpekler benim feryadımdan benden korkup kaçıyorlardı. O kadar mücadele etmeme rağmen eşimi kurtaramadım…”
***
Eveeeet, işte böyle değerli dostlar…
Şimdi gelin bütün şehitlerimiz adına hep birlikte haykıralım;
ŞEHİT SAİT KORKMAZ…. BURDAAAAA….
ŞEHİT ÇİFT, AYŞE-NUMAN KONAKÇI… BURADAAAA….
ŞEHİT SEZGİN KEÇECİ… BURDAAAA…
ŞEHİT NURULLAH SARAÇ… BURDAAAA…
ŞEHİT AYBÜKE YALÇIN… BURDAAAA…
ŞEHİT NECMETTİN YILMAZ… BURDAAAA…
Veeee daha nice şehadete ulaşan, başta yüzlerce öğretmen, mimar, mühendis, doktor yetiştiren abim Bayram Güler olmak üzere Rahmet-i Rahman’a kavuşan öğretmenlerimize rahmet diliyorum. Aydınlık Türkiye’nin ışığını yakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü minnetle anıyorum… Hayatta olan öğretmenlerimize de sağlıklı ömür diliyor, Öğretmenler Günlerini kutluyorum…
Sağlıklı günler diler, vatandaş Halis Güler…
Selamlar, sevgiler…