3000 ASKERİMİZİN YAPTIĞI ATATÜRK’E YARAŞIR 40 YILLIK ESER, NEDEN KORUNMAZ?

İlhami HAN Yazıyor;

‘’GEÇMİŞİNİ BİLMEYEN, SAHİP ÇIKMAYAN, GELECEĞİNE YÖN VEREMEZ, İNŞA EDEMEZ, HATTA YOK OLMAYA ADAYDIR’ Farklı kaynaklar da bu söylem kimine göre Şeyh EDİBALİ, kimine göre Mustafa Kemal ATATÜRK  tarafından söylendiği iddia edilen, bana göre önemli bir söylem.

Geçen hafta sonu kızımla yaptığımız bir istişare üzerine bu konuyu yazmaya karar verdim. Zira hukukçu olan kızım ‘’Baba bunu yazmalısın’’ diye bana telkinde bulunmuştu.

Gözlemlerimden, şahit olduklarımdan edindiğim kanaat maalesef farklı fraksiyon ve görüş sahibi kişi ve gurupların geçmişi de ötekileştirme, yok sayma, itibarsızlaştırma  çabaları gayet net fark edilebiliyor. Ve bu durum beni ziyadesiyle üzüyor. Böyle olmamalı. Yani sözümona milliyetçiliğiyle övünen bir ülkenin bu takındığı tavırlar  adeta bir fecaat diyebilirim. Tam yeri gelmişken  merhum Alparslan TÜRKEŞ’in  kayıtlara geçmiş, yıllarca dilinden düşürmediği adeta sloganlaşmış söylemini atlamam vefasızlık olur. ‘’Her kim Türk ve Atatürk düşmanıdır, biliniz ki onlar Malazgirt’te, İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de ve İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış tohumlarıdır’’ demişti. Evet ben  “ALPARSLAN da bizim, Fatih Sultan MEHMETHAN da bizim, ATATÜRK  ve silah arkadaşları da bizim” diyerek devam edeceğim. Hatta yazmaya ilk başladığım da ilk makalelerimin birinde Sultan Vahdettin’i işlemiştim.

ANA KONUYA GİRİŞ YAPAYIM: Askerliğimi Erzincan’da yapmış, 1981 yılında terhis olmuştum.

KONU ATATÜRK

Erzincan  59. Topçu Tugayı  bahse konu tarihlerde kısa dönem askerlik görevini yapanlara ev sahipliği yapan bir birlikti. Konu da tam burada başlıyor. 1982 yılında askerliğini orada kısa dönem yapan Antalya’lı  yazar ressam Mustafa AYDEMİR bir proje geliştirip 17 kişilik çekirdek kadro arkadaşlarıyla 3000 gönüllü askerin katılımı ve desteği ile 30 günde Erzincan Keşiş dağları batı yamacı eşiklerine ağırlıklı olarak insan gücü (asker) marifetiyle 7500 m2lik bir alana 600 ton kaya, 160 ton kum, 210 ton harç ve 200 ton boya kullanarak 176 metre boyunda  alt kısmında klasik Atatürk imzası olan bir eser ortaya çıkarıyor. Bilindiği kadarıyla alçak yörüngeden uzaydan (google eart’la izlenebiliyor) görülebilen, Dünya Müzeler Birliği tarafından bu özellikleriyle Dünyadaki 100 önemli ekstrem bir eser olduğu koruma altında olması gerektiğini tavsiye ettiği bahse konu eser gereken ilgi ve değeri görüyor mu? Maalesef HAYIR!

Yapıldığı zaman takdir gören, hatta teşekkür vb belgelerle taltif edilen bu eserin son durumu içler acısından da kötü olup, ilgi alaka koruma bir yana adeta mezbelelik  bir yer haline geldiğini üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Tabi ki beni üzen bir durum olduğunu söylemekten  çekinmeyeceğim ki eminim sizler de üzüleceksiniz diye düşünüyorum. Bunu anlamıyorum. Bu tavrı anlayışı yaklaşımı kabul edilebilir bulmuyor ve kınıyorum. Nasıl sahip çıkılmaz? Kontrol altında tutulmaz? Yazık o yetkililere, yazık bize!

Çünkü o ATATÜRK ki : en az 35 ülkede heykeli , Dünyada 120 cadde, 35 meydan ve bulvar 15 ülkede anıt ve parka adı verilmiş , yaşamı ilkeleri halen 2 ülkede ders olarak okutulan , Amerika da bir profesörün tez çalışması olarak  130 un üzerinde lideri farklı şekilde değerlendirmesi sonucunda  Time dergisine kapak olmuş, 20.Yüzyılın en büyük devlet adamı kabul edilip ilan edildiği ATATÜRK !

Ve kendi ülkesi TÜRKİYE’de bulduğu karşılık. Böyle mi bu kadar mı olmalı? Nedir bu kabullenemezlik? Nedir bu kin, nedir bu nefret? Anlamıyor ve utanıyorum.

Ayrıca özellikle altını çizerek belirtmeliyim ki sayın AYDEMİR 40 yıl önce yaptığı bu eserin öngörülmeyen deformasyonlarına karşı tamamen kendi tasarruf ve çabasıyla hemen her yıl kendi imkanlarıyla temin ettiği araç gereç malzemelerle eksiklileri   kısmen de olsa gidermeye çalıştığı bilinmektedir.

TEMENNİM BÖYLE BİR ESERE BAŞTA DEVLET OLMAK ÜZERE SİLAHLI KUVVETLER ve HALK  olarak sahip çıkıp gereken değeri verip, koruma altına almamızdır.

‘’ Fazladan izahat Lisana kabahattir’ diyerek noktalıyorum. Sanırım izah edebildim.