KÜBA‘nin ünlü Devrim Lideri Fidel CASTRO‘nun soyadını taşıyan bir semt var.
Ben, birde San Francisco‘nun şu taraftaki sokaklarını göreyim dedim.
Castro semti sokaklarına girdiğimde her tarafta bayraklarla süslü idi ve galiba bu tarafta yeni “Belediye Başkanı seçimi var” diye düşündüm.
Çünkü bizde, bayraklarla sokakların bu kadar çok süslenmesi, sadece seçimden seçime yapılır, her halde burada da böyle oluyor diye düşündüm.
Ama yanılmışım, çünkü bu bayraklar yılın 365 günü bu evlerin penceresinde devamlı asılıymış, eskiyince en yeni bayrakla değiştirilirmiş.
Bu bayrağın asılı olduğu evde oturan kişi mutlaka erkek oluyor ve “Ben bir GAY (Gey-escinsel)’im” diyor, kendisini teşhir ediyormuş.
Özel arabalarının arkasında da, mavi zemin üzerine beyaz renkte, “I AM A GAY ‘BEN BİR HOMOSEKSÜELİM‘” diye yazıyor.
Yandaki resimde de görüldüğü gibi iki erkek sevgili el ele tutuşup sokaklarda dolaşıyorlar, hatta öpüşüyorlar.
Gizlice resmini çektiğim bu üstü çıplak olan sevgilinin her iki memelerinin uçlarını da deldirmiş, küpeler takmış, yürürken küpeler her iki tarafa ışıldayıp yalpalıyor. Çok rahat dolaşıyorlar, bizde olsa ne yaparlar bilemem.
Fakat bunların semtlerinde asayiş sorunu hiç yok gibi. Yeter ki, sevgililerden birine alenen göz konulup, ayartılmaya kalkışılmasın.
Lezbiyen evleri de var, ama onların bayrakları yok. Sadece bazı Cafe ve Barların camında “BURASI YALNIZ GAY VE LEZBİYENLERE AİTTİR, BAŞKASI GİREMEZ” diye yazılı levhalar, onların birbirleriyle dayanışma içinde olduklarını gösteriyor.
Bayrakları üçgen veya dikdörtgen olarak asıyorlar. Biraz gökkuşağı rengini örnek almışlar gibi.
Sokaklar Homeless (homles ‘evsiz’) dedikleri hastalarla dolu. Dolu diyorum, çünkü bizde böylesi sokakta yaşayan hastalar yok denecek kadar az olur.
Burada öyle değil, San Francisco‘nun en büyük caddesi olan 6-7 kilometrelik MARKET Caddesinde boydan boya gezerken, mubalağa etmeksizin en azından 100 tane homlese rastlarsınız, çoğu zenci ama beyazlar da, hatta zenci ve bayaz kadınlar da var. Bir çoğu ellerine birer cola bardağı almış dileniyorlar.
Bazıları transa girip naralar atıyor, saldırganlaşıyor, birisi yanındaki mağazanın bir yanına gidip herkesin gözü önünde mağazanın kapısına çıkarıp işiyor, 5 metre ilerisinde de yatağını açıp uyuyor, kimse karışmıyor.
Bazıları, yoldan geçen sade vatandaşlara da sataşıyorlar, ama polisten çok korkuyorlar.
Polis teşkilatının çalışma sistemine hayran oldum, bütün caddelerde devriyeler var, aradığın anda nereden çıktığını anlayamazsınız, hemen yanınızda bitiyorlar.
Bir alış-veriş merkezinde yere su döken 4 yaşındaki minik çocuğa çıkışan kat görevlisine karşı yavrusunu savunan anneye küfrettiği için, cep telefonuyla derhal polis aranıyor, tam 5 dakika sonra polis oraya geliyor, bir şeyler konuşup suçluyu kelepçeleyip götürdüler. 5-6 gün sonra suçlu oradaki işinden de atılmış.
Böyle polis için, Darısı bizim polis teşkilatımızın başına inşallah.
Hasta homlesler diyorum, çünkü onların çoğu aslında evsiz değil, devlet bunları ilk yakaladığında alıp götürüyor, temizliyor, yedirip içirip eğitiyor, iş isteyene iş veriyor, çok ucuz 150 dolar gibi taksitlerle, özel onlara için inşa edilen 3 katlı binalarda bizim 1+1 dediğimiz, 1 oda, 1 salon şeklinde evler vermiş.
Ama bunlardan bazıları bu evlerini sadece kirlenince banyo yapmak için kullanıyor, sonra yine yataklarını alıp küçük bir el arabasıyla Downtown dedikleri gökdelenlerin olduğu şehrin merkezine doğru gidiyorlar.
Uyuşturucu ve içki alıp günlük yaşama devam ediyorlar. Şiddetli transa girdiklerinde bazıları saldırgan oluyor, düşüp kafasını kırıp bayılıyor, O zaman ambulans gürültüleri duyuluyor, bizim ambulansların 4 misli fazla bağırıyorlar, gece de aynı gürültüyle gelip mudahale ediyor, hastaneye götürülüyor, çok iyi tedavi edilip taburcu ediliyor.
Insan hayatına çok değer veriliyor. Hastaneler güler yüzlü sağlık görevlileriyle donatılmış.
Pansumanı bile doktor bizzat kendisi severek yapıyor, hasta bakıcı ve diğer görevliler yapamaz.
Burnu havada kasıntı bir doktora rastlayamazsınız. Turist hastalar için de çok iyi ilgi gösteriyorlar. Başıma geldiği için bizzat tespit ettim. Aşırı baş dönmesi ve göz kararması şikayetiyle gittiğim acil servis doktorları beni hemen bizdeki yoğun bakım ünitesine benzer bir yere yatırıp takibe aldılar, 4 ayrı branş uzmanı ilgilendi.
Önce kan teşhisinden bir olumsuzluk çıkmayınca MRI ‘EMAR’ dedikleri çekimi de yaptılar. Bu basit bir rahatsızlıktır deyip aspirin verip göndermediler.
Pazartesi sabah erkenden işlerine giden halk, cuma akşamına kadar sessizliğini korurken, cuma günü akşamdan itibaren sokaklarda geceleri insan doluyor, hemen herkes 5 günlük yorgunluğunun acısını çıkarmak üzere kadınlı erkekli barlara koşuyor, saat sabahın 02’sine kadar eğlenip, bazıları naralar atarak evine gidiyor, cumartesi de öyle.
Bu durum pazar günü pek azalıp genelde akşama kadar istirahat ediyorlar, ertesi gün bütün ciddiyetiyle işlerine sarılıyorlar.
Çalışma hayatındaki disiplinden asla taviz yok.
Aptullah Esirci