Çerkeslerin ataları sayılan Sind-Meot kavimlerinin Kafkasya’daki varlığı, ölü gömme kültüründen gidilerek, M.Ö. 3000’lere değin uzanmaktadır. M.Ö. 2000’lerde tarım ve hayvancılığın yanı sıra bakırı kullandıkları, seramik eşya ve daha sonra da tunçtan aletler yaptıkları bilinmektedir. Meotlar olarak adlandırılan kavimlerden geldiği kabul edilen Çerkesler, M.Ö. 8. yüzyılda Kimmerlerle, M.Ö. 6. yüzyılda da kuzeyde İskitlerle, Karadeniz kıyısında da Greklerle komşuydular. İskit ve Greklerle kurulan ilişkiler, ekonomik ve kültürel gelişmenin yanı sıra Çerkes kentleri ve yazısının ortaya çıkmasını da sağladı.
* M.Ö. 5. yüzyılda merkezi Sindika limanı ya da Grekçe Gorgippia (bugünkü Anapa) olmak üzere Bosporos Krallığı’nın yanı başında,Meotların bir topluluğu olan Sindler tarafından kurulan Sind Krallığı ya da Sindika bulunuyordu. Sindika, varlığını en az bir yüzyıl kadar sürdürdükten sonra, dış saldırılardan korunma amacıyla da, M.Ö. 4. yüzyılda, Bosporos kralı Levkon’un hükümdarlığı döneminde (M.Ö. 349-348) Bosporos Krallığı’na katıldı. Bosporos Krallığı’nın, M.Ö. 3. yüzyılda, ucuz Mısır buğdayının rekabeti sonucu, ekonomik ve askeri çöküş sürecine girmesinden yararlanan İskitler’in izleyicileri olan Sarmatlar, M.Ö. 2. yüzyılda Kuzey Kafkasya topraklarını ele geçirdiler. Bu dönemlerde Çerkeslere Zykh (Зихы) ve Kasog gibi adlar verilmeye başlandı. Çerkesler, Sarmatlar’ı ancak M.S. 1. yüzyılda Maniç ırmağının kuzeyine sürmeyi başarabildiler. Sarmatlar’dan sonra 4. ve 5. yüzyıllarda Alanlar ve Hunlar da bölgeye geldiler.Gotlar, ardından Hun saldırıları sonucu kıyı kentleri ve deniz ticareti yok oldu ve Çerkesler verimli topraklarının hemen hepsini yitirdiler. Hunların çekilmesinden sonra Çerkesler eski topraklarını geri aldılar, kuzeyde Ukrayna ve Kırım’a değin yayıldılar.
* 1223’de Kafkasya’yı istila etmeye başlayan Moğollar Çerkeslerin bir bölümünü ve Alanlar’ın çoğunu yok ettiler. Bunu izleyen Altın Orda saldırıları sırasında topraklarının büyük bir bölümünü yitiren Çerkesler, buna karşılık Alanlar’ın bazı topraklarını ele geçirdiler. Kuban Irmağı boyunca uzanan bu yeni topraklar üzerinde 14. yüzyılda Kabardey bölgesi oluştu. Altın Orda devletinin yıkılmasından sonra daha önce yitirdikleri toprakların bir kısmını geri alan Kabartay Çerkesleri, bu kez de Kırım Hanlığı’nın baskıları ile karşılaştılar.
RUS YAYILMASININ BAŞLAMASI
Kırım Hanlığı’nın Kabartayları ağır bir vergiye bağlaması Kabartay Çerkeslerinin Rusya’ya yaklaşmasına yol açtı. Rusya, 1556’da Astrahan Hanlığı’nı ilhak etti ve Kabartaylarla komşu oldu. Bundan yararlanan Kabartaylar Kırım egemenliğinden çıkıp 1557’de Rus koruması (egemenliği) altına girdiler. Bu oluşum Terek Irmağı kuzeyinde bulunan toprakların Ruslar tarafından barışçı bir biçimde kolonileştirmesini, Oset, İnguş, Çeçen ve Dağıstanlılar arasında da Rus etkinliğinin artmasına yol açtı.Bu 1557 yılı olgusu,şimdiki Kabartay-Balkar,Karaçay-Çerkes ve Adıgey cumhuriyetlerinde,”Ruslarla Adıgelerin gönüllü birleşmelerinin 450 yılı” adı altında düzenlenen etkinlikler çerçevesinde 2007 yılı boyunca kutlanmıştır.Ama yine tarihsel Adıge (Çerkesya) toprakları olan Krasnodar Kray ve Stavropol Kray kutlama dışı tutulmuştur
* Kabartay-Rus dostluğu 18.yüzyıl ikinci yarısına (1774’te Kabardiya ve Osetya’nın,1783’te de Kırım’ın Rusya’ya ilhak edilmesine) değin sürdü.1774 sonrasında Osmanlı-Rus dengesi,Osmanlılar aleyhine bozuldu,onun yerini Batı-Rus dengesi aldı.Osmanlı Devleti,bu yeni denge içinde zayıf bir tampon devlet konumuma geldi.Dolayısıyla Çerkeslere gerekli yardımlarda bulunamadı.
OSMANLI-ÇERKES İTTİFAKI
1739 Belgrad Antlaşması ile Kabardiya’ya, Rus ve Osmanlı devletleri arasında “bağımsız” ya da “tarafsız bölge” statüsü verildi. Rus yayılmacılığından kaygı duyan Çerkesler (Adıgeler), 1768-74 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlılar’dan yana tavır aldılar, ama savaş Rusların, Osmanlıları yenmeleri, Gürcistan’a girmeleri, Kabardey bölgesi ile şimdiki Kuzey Osetya’yı ilhak etmeleriyle sonuçlandı. Bu arada Kırım’ı ve Kuban Irmağının kuzeyinde, Kuban ve Azak Denizine dökülen Yeya ırmakları arasında bulunan ve Kırım’a ait olan Nogay ve Çerkes nüfuslu toprakları da ilhak eden ve bu bölgede bir etnik temizlik ve soykırım uygulayan Ruslar, 1783’te Gürcistan’ı koruma altına aldılar; ayrıca Mozdok’tan başlayıp Kuban Irmağının sağ (kuzey) yakası boyunca batıda Karadeniz’e, doğuda da Terek Irmağının sol (kuzey) yakası boyunca Hazar Denizi’ne uzanan, üzerinde kale, karakol ve gözetleme kuleleri bulunan müstahkem hatlar inşa ettiler. Bu arada Çerkesya’yı doğudan da, Kafkas Sıradağlarına değin uzanan müstahkem hatlarla çember içine aldılar. Bunun üzerine Çerkesler (Adigeler) Türklerden yardım talebinde bulundular, böylece Türk-Çerkes ittifağının ve Anapa kalesinin temeli atılmış oldu (1781).
Kuzey Kafkasya halkları (yani Adıge, Çeçen ve Rus korumasındaki hanlık toprakları dışındaki özgür Dağıstanlılar) artan Rus yayılmasına karşı bir tepki olarak İmam Mansur önderliğinde direniş hareketlerini başlattılar, 1787-91 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlıların yanında savaştılar, ama savaş Ruslar’ın Anapa’yı ve buradaki İmam Mansur’u ele geçirmesiyle sonuçlandı (1791). Anapa, 1792 Yaş Antlaşması ile Osmanlılara geri verildi.
* 1806-12 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Nisan 1807’de Anapa yeniden Rusların eline geçti. Ama 1812 Bükreş Antlaşması ile, Anapa ile birlikte, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından başlayıp güneyde Bzıb Irmağına ulaşan Çerkesya kıyılarının denetimi,Ruslarca Osmanlılara geri verildi. Bzıb Irmağından, daha güneydeki Rion Irmağına (Poti’ye) kadar olan yerlerin denetimi de (Abhazya Prensliği dahil), Ruslara bırakıldı . Böylece Ruslar, bağımsız bir ülke olan Çerkesya’yı Osmanlı Devleti ile ilişkilendirip ileride işgal etmenin alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlardı.
ÇERKESYA KURTULUŞ SAVAŞI (1829-1864)
1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlılar Çerkesya’nın kıyı, yani Kuban ve Bzıb ırmakları arasında bulunan kıyı kesiminin denetimini Ruslara devrettiler. Ruslar bunu, tüm Çerkesya’nın hukuken kendilerine bırakılmış olduğu biçiminde ilan ettiler. Çerkesler ise, Türklere bağlı olmadıklarını, sadece müttefik olduklarını öne sürerek,1829 Edirne Antlaşması hükümlerini tanımadılar,ama hukuksal anlamda başarısız kaldılar. Ruslar, 1837’de Karadeniz kıyısı boyunca Anapa’dan Sohum’a değin uzanacak bir kıyı hattı kurma çalışmalarını başlattılar. 1838’de Çerkeslerle çarpışarak, Soçi ve Tuapse ırmakları ağızlarını ele geçirip kıyı boyunca kale ve karakollar kurmaya başladılar. Ayrıca, Gelencik limanından başlayıp ülke içinden geçen ve şimdiki Krasnodar kenti batısına (Olginsk) uzanan bir hat daha inşa ettiler. 1839 yılı sonunda Çerkesya hem karadan ve hem de denizden tam bir kuşatma altına alınmış ayrıca ikiye bölünmüş oldu. Ayrıca, doğudan batıya doğru savaşarak ilerleyen Ruslar, Çerkesya’nın Base Ovası’nı işgal ederek Laba Irmağı’na dayandılar. Laba ve Kuban ırmakları arasında bulunan Base Ovası’nı katliam ve etnik temizlikten geçirdiler, buraya stanitsalar yerleştirdiler.
* Base Ovası’ndan sürülen Adıge ve özellikle Besleney kalıntıları (2 köy), Kabardiya’dan getirilen göçmenler ve güneydeki yüksek dağ vadilerinden indirilen Abazalarla takviye edilerek, Küçük ve Büyük Zelençuk ırmakları vadilerine yerleştirildiler. Bu yerleştirme alanında şimdi RF’ye bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti bulunmaktadır.
* Öte yandan egemenlik alanı gitgide daralan Çerkesler, 1840 yılı ilkbaharında Karadeniz kıyı hattı ile ülke içinden geçen Gelencik Hattına saldırarak bu hatları yıktılar ve kalelerin çoğunu ele geçirdiler. Dağıstan ve Çeçenya’da Ruslar’a karşı mücadele eden İmam Şamil, Çerkeslerle birleşmek için 1846’da Kabardey bölgesine yürüdü, ama Rus işbirlikçisi Kabardey derebeylerinin muhalefeti ile karşılaştı ve birleşme girişimi de başarısızlığa uğradı. Şamil, 1848’de Naiplerinden Muhammed Emin, Çerkesya’ya gönderildi. Ama tüm çabalara karşın, Çerkeslerle bir bütünleşme sağlanamadı.
KIRIM SAVAŞI ve SONRASINDAKİ ÇERKES SÜRGÜNÜ
1853-56 Kırım Savaşı sırasında Çerkesler, Müttefik baskısı nedeniyle Rusların tahliye ettikleri kıyı kalelerini, bu arada Novorossiysk kenti ile Taman Yarımadası’nın bir bölümünü geri aldılar. Ama Müttefikler’in savaşa son vermeleri, kendi çıkarları ile yetinmeleri sonucu, Çerkesler ve Şamil kuvvetleri, eşitsiz olarak Ruslarla başbaşa kaldılar. İmam Şamil’in 1859’da şartlı teslim olmasından (Eylül 1859) sonra, naibi Muhammed Emin de Ruslara anlaşmaya vardı (Aralık 1859). 1859’da Adıge derebeyi toplulukları (Beduğ, K’emguy, Besleney, vb) ve 1860’da Anapa yöresindeki demokratik Natuhay topluluğu Ruslara boyun eğdi. Rus Hükümeti, üç önemli demokratik Çerkes topluluğunun (Abadzeh,Şapsığ, kabertay ve Vıbıh),özellikle Vıbıhlar’ın,takas olarak, Ruslarca gösterilen yerlere yerleşmeyi reddetmesi üzerine, Çerkesleri zorla topraklarından çıkarma kararı aldı ve uygulamaya soktu (1862),böylece insanlık tarihinin en acı sayfalarından birini oluşturan Çerkes sürgünü başladı.
* 1862’de harekete geçen Ruslar, Çerkes köylerini basıp yakmaya, geri dönüşü olanaksızlaştırmak için de tarlaları tahrip ederek, dahası meyve ağaçlarını bile keserek halkı Karadeniz kıyısına doğru sürmeye başladılar. Bu durum karşısısında önce Abadzehler savaştan çekildiler. Şapsığlar da ardından ateşkes imzladılar (Ekim 1863).
Bölgelerini boşaltmaları için,Şapsığlara 6 Mart 1864’e kadar süre tanındı. Ruslar, Şubat ve Mart 1864’te, ateşkesin yürürlükte olduğu Şapsığ toprakları üzerinden,ateşkes imzalamamış olan daha güneydeki Vıbıh topraklarına doğru ilerlemeye başladılar; Şapsığ gözlemcilerin eşliğinde,önce Şapsığ yöresi Tuapse’yi,ardından 19 Mart 1864’teki kısa bir drenişten sonra,24 Mart 1864’te ateşkesi imzaladılar.
Ruslar 25 Mart 1864’te Soçi’deki eski kaleleri Navaginsk’i,çarpışmasız ele geçirdiler. Nüfuslarının dörtte biri kadarı köle olan Vıbıhlar, Türkiye’ye göç etmek istediklerini Rus komutanlığına bildirdiler ve kölelerini de alarak Türkiye’ye göç ettiler.
1861’de Rusya’da köleliğin kaldırıldığını bilen Osmanlılar, Vıbıh göçünü özendirmek için 1855’te yasaklamış oldukları Çerkes köle ticaretini yeniden serbest bıraktılar.
Vıbıhların tesliminden sonra,küçük Abaza toplulukları olan Ciget, Ahçıpsı, Aibga ve Pshulara yönelik harekat başlatıldı. 7-11 Mayıs arasında yürütülen harekat sonucu Aibgalar da 12 Mayıs 1864’te boyun eğdler.
21 Mayıs 1864’te Ruslar Kafkas Savaşı’nın sona erdiğini Mzımta Irmağı yukarısındaki Kbaada Yaylasında (şimdiki Krasnaya Polyana) bir dini ayin ve askeri tören düzenleyerek ilan ettiler.
Çerkesya bu tarihten başlanarak Çerkes nüfusundan arındırıldı ve Ruslarca ele geçirilen bu yeni topraklar “Kuban Ordusu Yönetim Bölgesi” içine eklendi .
Bununla birlikte Şapsığ ve Vıbıhların üstündeki dağlarda barınan ve inatçı direnişçiler olarak tanınan Hak’uçlar Ruslara boyun eğmeyi ve topraklarından ayrılmayı kabul etmediler.
Bunun üzerine Ruslar kıyıdaki Aşe, Psezuape, Tuapse, Soçi ve Mzımta Irmakları havzalarını koruma altına almak ve Hak’uçlara boyun eğdirmek için, Haziran 1865’te Hak’uç Hattını kurdular. Dağların iç yamaçlarına ve geçitlere de askeri birlikler yerleştirerek, Hak’uçları çember içine aldılar. Hak’uç direnişi yer yer 1870’li yıllara, direnişçiler direnene dek sürdü. Hak’uç kadın, çocuk ve yaşlıları ise açlık ve soğuk nedeniyle barındıkları mağara ve kuytu köşelerde öldüler. 1880’de Hak’uç sayısı 83’e, Vıbıh sayısı da 80’e düşmüştü.
1859 yılı öncesinde Rus işgaline uğramış olan Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları solundaki ovalarda küçük bir Çerkes nüfusu, kısmen de iç sürgün yoluyla Kuban oblastında bırakıldı. Bu yerlerde bırakılan Çerkes sayısı 1864’te 80 bin dolayında tahmin ediliyordu, ülke dışına göç ettirme politikasının daha sonra da, sürdürülmesi nedeniyle Kuban oblastındaki Çerkes sayısı 1897’de, 30 bini şimdiki Adigey ve Şapsığ (Tuapse ve Soçi) bölgelerinde, ayrıca 13 bini de şimdiki Karaçay-Çerkesya’da olmak üzere 43 bine düşmüştü.
ÇERKESLER OSMANLI TOPRAKLARINDA
Asıl Çerkes nüfusu ise deniz yoluyla Osmanlı topraklarına sürgün edildi.
Gemilere bindirilen Çerkesler, Karadeniz’in Anadolu kıyılarındaki limanlara (Batum, Trabzon, Sakarya Ordu, Samsun, Sinop ve şimdiki Akçakoca) çıkarıldı. Bir bölümü de Burgaz, Varna ve Köstence’ye götürülerek Balkanlar’a yerleştirildi.
Göç sırasında açlık ve salgın hastalıklar yüzünden çok sayıda Çerkes öldü.
Balkanlar’a yerleştirilen Çerkesler de, 1878 Berlin Antlaşması gereğince, yeniden Osmanlı Asyası ve Afrikası topraklarına göç ettirildiler.
Bunlar, o zaman hepsi bizim toprağımız olan Anadolu, Kıbrıs, Suriye, Ürdün, İsrail ve Mısır gibi boş yer bulunan hemen her yere dağıtılarak yerleştirildiler.
Anadolu’ya göç ettirilenler, yoğun olarak Orta ve Batı Karadeniz, Kuzeybatı, Batı, İç Batı, İç Doğu, Orta Anadolu ve Doğu Akdeniz’e, Bingöl ve Bitlis’e yerleştirildiler.
Sürgün ve yerleştirme giderleri Osmanlı Hükümeti’nce karşılandı.
Kafkasya’da kalan Çerkes topluluklarına özerklikler verilmesi
* 1830’da G.V. Novitski’ye yaptırılan bir Rus askeri araştırmasına göre 1.082.200 tahmin edilen (“Kubanskie oblastnıe vedomosti”, No.38, 1884) Kuban oblastındaki (Çerkesya) Çerkes nüfusu (aslında 2 milyon), savaş, etnik temizlik ve deportasyon uygulamaları sonucu, 1864’te 80 bine, 1880’de 60 bine, 1897’de de 30 bine düşmüştü.
Bu sayıya şimdiki Çerkessk yöresi Adıgeleri (Kabartay, Besleney) ile asıl Kabartaylar da eklendiğinde sayı, 1897’de 145 bini buluyordu.
* 27 Şubat 1917’de Rusya’da Çarlık rejimi çöktü ve Çar II.Nikola tahttan indirildi. Bundan sonra ilk olarak Kuban ve Terek oblastlarında (il) yönetime katılan Çerkesler özerklik istediler ve 1917 Ekim devriminden sonra Dağıstan ve Terek’te yaşayan Kuzey Kafkas halklarını temsil etmek üzere 1 Aralık 1917’de Vladikavkaz’da kurulan Terek-Dağıstan Bölgesel Hükümeti’nde yer aldılar. Bu hükümetin Sovyetleri tanımayan karşı devrimci Kuban ve Don yerel hükümetleriyle birlikte oluşturduğu ‘Güneydoğu Birliği’, Mart 1918’de Sovyet güçleri tarafından ortadan kaldırıldı.
Sovyetlere karşı çarpışan General Denikin 1919’da Kuban ve Terek oblastlarını ele geçirdiyse de, Sovyetler Mart 1920’de duruma yeniden egemen oldular.
* Kasım 1920’de Rus SFSC’ye bağlı Dağıstan ÖSSC ve Dağlı ÖSSC kuruldu ve bu kuruluşlar Ocak 1921’de onandı.
Dağlı ÖSSC içinde bir ulusal okrug (ilçe) oluşturan Kabardey Çerkesleri, 1 Eylül 1921’de Dağlı ÖSSC’den ayrılarak Kabartay Özerk Oblastı’nı (sancak) oluşturdular.
Sırasıyla, 12 Ocak 1922’de, şimdiki Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti yerinde Karaçay-Çerkes, 16 Ocak 1922’de Kabardey-Balkar ve 27 Temmuz 1922’de Adigey özerk oblastları ve en son 23 Eylül 1924’te, Karadeniz kıyısında da Şapsığ Ulusal Rayonu (ilçe) oluşturuldu.
5 Aralık 1936’da Çerkes nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı Kabartay-Balkar ÖSSC; 3 Temmuz 1991’de de, daha az sayıda bir Adıge nüfusunu barındıran Adıgey (ya da Adıge) ve Karaçay-Çerkes oblastları da birer cumhuriyet oldular.
Bu üç cumhuriyet, şimdi Rusya Federasyonu (RF) içindedir. Şapsığ Ulusal Rayonu ise 24 Mayıs 1945’te kaldırıldı, ancak Şapsığlar’a (toplamı 12 bin) 1999’da, RF içinde koruma altında küçük bir yerli toplum statüsü tanındı, dilleri yerel birimlerde (komponent) kullanılan eğitim (ders) dilleri arasına alındı. 2002’de, Şapsığlar dışında, RF’deki Çerkeslerin toplam sayısı 712.244’e ulaşmıştı.