BİZİM PUTLAR İNGİLTERE’DE

AH CEHALET AH!
1845 yılı… O zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan günümüz Musul bölgesinde, ünlü İngiliz arkeolog Austen Henry Layard, hayatını adadığı antik Mezopotamya medeniyetleri üzerine sıkı bir araştırma ve kazı yapmaktaydı. Kavurucu sıcağın altında geçen haftalardan sonra, kadim Nemrut şehrinin kalıntılarına ulaşan Layard ve ekibi, burada Akat medeniyetinden kalma binlerce tarihi eser ve çivi yazısından oluşan tabletler keşfettiler..

Daha sonra kazıları gitgide Mezopotamya’nın güneyine doğru genişleten Layard, elini attığı her antik kent kalıntısında binlerce eser keşfetmeye başladı ve karşımıza günümüzde tarihin en gizemli ve en tartışmalı olan figürlerini çıkardı:
meşhur Anunnakiler ve Tanrıları..

Keşfedilen onlarca rölyef, kabartma, mühür ve hiyeroglif Anunnakileri anlatıyordu. Bugün Anunnakileri çoğu kişi biliyor ve tanıyor; hani insanlığı kendi özleriyle tasarladıklarına inanılan, antik medeniyetlerin baş tanrılar dedikleri göksel varlıklar.. Ancak Anunnaki inancını insanlar sadece Sümerlere ait bir detay olarak görüyor. Oysa Sümer, Akat, Babil, Asur gibi büyük Mezopotamya medeniyetlerinin hepsi bu varlıklara kutsiyet atfetmiş ve tapınmışlardır.

Bu önemli figürlerin etrafında kurulmuş ve onlara adanmış antik şehirler, arkeologların ana hedefi olmuştur.. Layard ve onun gibi arkeoloji önderlerinin yaptığı çalışmalar sayesinde, günümüzde insanlığın geçmişine dair büyük bilgiler edindik ve tarihimizi baştan yazdık..

Osmanlı toprağı olan bu coğrafyada yapılan kazılar sonrasında bulunan pek çok eserin yurt dışına götürüldüğünü ve günümüzde British Müzesi’nde sergilendiğini biliyoruz.. Bu her ne kadar son derece acı bir olay olsa da, olma sebebi eserlerin kaçırılmasından daha da acı: Muhammed Paşa..

Layard döneminde bölgenin valisi olan Muhammed Paşa, bu eserlerin kazanılmasını, sergilenmesini, hatta varlıklarını dahi istemeyen bir kişi olarak karşımıza çıkıyor.. Muhammed Paşa, eskilerin putları olarak gördüğü bu eserlerin kazılıp çıkarılıp sergilenmesine karşı çıkan bir kişi olarak arkeologlara çeşitli baskılar yapmıştır. Bunun sonucu olarak da çıkarılan eserlerin pek çoğu, yok edilme ihtimaline karşı el altından illegal yollarla başta İngiltere olmak üzere toprağımızdan kaçırılmıştır..

Neresinden tutarsanız tutun, tam bir rezillik! Binlerce yıllık tarihi eserlere basit “put” muamelesi yapıp oraları kaderine terk eden Osmanlı’nın valisinin yaptığı tam bir rezalet ve cahilliktir..Bir imparatorluk sadece bir sebepten yıkılmaz arkadaşlar. Ne zaman ki bilimden, mantıktan ve liyakattan uzaklaşırsınız; özümüzden kopar, dini devlet işlerine karıştırır ve bağnaz olursanız, işte o zaman o ülkenin sonu gelmiş demektir.. Bugün bizim müzelerimizde olması gereken binlerce eser, Avrupa müzelerini süslüyor..
Ha, bizde kalsaydı sonları ne olurdu, o da apayrı bir tartışma konusu…

Tarih her nekadar kazılardan ve keşiflerden ibaret gibi görünse de,onu anlamlandırmak ve korumak, bir medeniyetin bilim ve kültüre verdiği değerle doğrudan ilişkilidir.. Bu yüzden sadece geçmişe değil, bugüne ve geleceğe de aynı şekilde bakarak ders çıkarmalıyız..

Sami Özçelik
Tarihin gizli bahçesi