BİR KUVVACI ÖLDÜR CENNETE GİR

SAMSUN’dan ANKARA’ya

“Bir kuvvacı öldür, cennete gir!”

“Karşı fetva!”

İç ve dış ihanet el ele.

Dürrizâde’nin fetvasıyla kandırılan halk, kuvvacıların karşısına dikilmiş.

Anadolu cayır cayır yanıyor.

Bugüne kadar elde edilmiş bütün başarılar tehlikede.

Bursa’yı Anzavur’un elinden son anda kurtaran Ali Fuat Paşayla Albay Bekir Samî, devam eden isyanları söndürmek için askerî tedbirlerin yanında başka arayışlar içindeler.

Din, her devirde bir silâh. Dürrizâde’nin fetvası tahminlerin ötesinde bir etkiyle, yakıyor yıkıyor.

Cahil köylüler birbirlerine; “Bir kuvvacı öldür, cennete gir!” tavsiyelerinde bulunuyorlar.

Aman çare! Yangını, din adına Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah çıkarmış.

Memleketin padişahı halife, bu yangına hatt-ı hümâyunuyla benzin dökmüş.

Eniştesi Sadrazam Damat Ferit, yangın çıkmamış vatan topraklarını da yakmak için papazlardan, eşkıyalardan, İngiliz uçaklarından destek almış.

Din adına çıkarılan yangının söndürülmesinde en büyük yardım, yine din adamlarından gelir.

… Albay Bekir Samî?

Albay Bekir Samî bir kahraman!

Yunan’ın İzmir’e çıktığı gün harbiye nazırına giderek; “Beni derhâl İzmir’deki kolorduda görevlendiriniz!” demiş.

Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, yaşlı gözlerle genç subayı kucaklamış; “Evlâdım, orada ne yapacaksın?”

Albay Bekir Samî; “Vatanım neyi emrediyorsa onu yapacağım paşam. Vatanım neyi emrediyorsa onu!” demiş.

Albay Bekir Samî, o günden beri vatanı neyi emrediyorsa onu yapıyor. Nerede bir ateş varsa oraya koşuyor.

Şimdi ateş Bursa’da! Bandırma’da, Düzce’de! Gönen’de…

Damat Ferit’in şeyhülislâmı Dürrizâde’nin din adına yaktığı ateş, vatanı cayır cayır yakıyor. Kardeş kardeşi kırıyor.

Bugünden tezi yok bir çare!

Albay Bekir Samî’nin cesur yüreğini idare eden beyninde şimşekler çakıyor.

Önce “Acaba!” diyor.

Sonra “Niçin olmasın!”

Ve sonra kaleme sarılarak Temsil Heyeti Namına Mustafa Kemal’e bir telgraf çekiyor.

Diyor ki: “Şayet bu gece ve alelâcele Ankara’daki müftü ve sair din adamlarından Dürrizâde’nin fetvasına bir karşı fetva alınmazsa memlekette pek vahim hâdiseler yaşanacaktır.”

… Albay Bekir Samî’nin “Karşı fetva!” teklifini zekice bulan Mustafa Kemal Paşa, işin gereğini Börekçi Rıfat Hocaya havale etti.

Rıfat Hocanın davetine, 5 müftü, 9 müderrisle, 6 İslâm bilgini icabet etti.

Medrese müdürünün de katılımıyla gece gündüz çalıştılar ve Dürrizâde’nin fetvasına bir karşı fetva hazırladılar.

Dediler ki: “Allah Hilâfetini ve şevketini kıyamete kadar devam ettirsin…

Dünya düzeninin sebebi olan Müslümanların Halifesi Hazretlerinin Ha­lifelik ve Saltanatının makam ve merkezi olan İstanbul, İslâm Halifesinin rızası dışında İslâm’ın düşmanı olan devletler tarafından fiilen iş­gal edilerek İslâm askerlerinin silâhları ellerinden alınmış ve bazıları canice şehit edilmiş, halifelik merkezini koruyan bütün istih­kâmlar, kaleler, savaş araçları zapt edilmiş ve resmî işleri yürüten ve İslâm’ın ordusunu donatmakla görevli hükûmet ve harbiye nezaretine el ko­nulmuştur.

Bu suretle halife, milletin gerçek menfaatleri için tedbirler almak­tan menedilmiştir.

Sıkıyönetim ilân edilip harp divanları kurulmuş, İngiliz kanunları uygulanarak kararlar verilmek suretiyle halifenin yargı hakkına mü­dahale edilmiştir.

Yine halifenin rızası olmadığı hâlde, Osmanlı toprakları olan İz­mir, Adana, Antep, Maraş ve Urfa taraflarına düşmanlar saldırıp ora­lardaki Müslüman olmayan tebaamızın bir kısmı ile el ele vererek İslâmları top­tan yok etmeye, mallarını yağmaya ve kadınlarına tecavüze, Müslüman halkın bütün kutsal inanışlarına hakarete kalkışmışlardır.

Anlatılan şekilde hakarete uğrayan ve esir edilen ha­lifelerini kurtarmaları için ellerinden geleni yapmaları bütün Müslümanlara vacip olur mu?”

El cevap: Allahül âlem vaciptir.

Bu suretle halifeliğin meşru hakkını elinden alanlardan kurtarma ve fiilen saldırıya uğrayan vatan topraklarını düşmandan temiz­lemek için uğraşan ve çalışan İslâm halkı şeriatça Allah yolundan ay­rılmış olurlar mı?

El cevap: Allahül âlem olmazlar.

Halifeliğin gasp edilen haklarını geri almak için düşmana karşı açılan mücadelede ölenler ‘şehit’ kalanlar ‘gazi’ olurlar mı?”

El cevap: Allahül âlem olurlar.

Bu suretle din uğrunda uğraşan ve görevini yapan halka kar­şı düşman tarafını tutarak İslâmlar arasında silâh kullanan ve adam öl­dürenler şeriat bakımından en büyük günahı işlemiş ve fesatçılık et­miş olurlar mı?

El cevap: Allahül âlem olurlar.

Bu suretle aslında istenmediği hâlde düşman devletlerinin zo­ru ve kandırması ile olaylara ve gerçeğe uymayarak çıkarılan fetva­lar, Müslümanlar tarafından şeriatça dinlenir mi veya ona uyulur mu?

El cevap: Allahül âlem uyulmaz.”

…İngilizlerin isteğiyle hazırlanan Şeyhülislâm Dürrizâde fetvasında, taraflı, kasıtlı, eksik, hatta yanlış bilgilere dayanarak hüküm vermişti.

Ankara’nın fetvası bire bir Dürrizâde’nin fetvasındaki her soruya karşılık vermiş, her verilen cevap ayet ve hadislerle desteklenmişti.

…Temsil Heyeti bu fetvayı hemen Anadolu’daki tüm müftülere gönderdi ve onlardan da onaylamasını istedi.

Anadolu’nun bütün müftüleri fetvayı onayladılar.

…22 Nisanda Hâkimiyet-i Millîye gazetesi fetvayı onaylayan doksan sekiz müftü ve din adamının isim listesini yayımlıyor.

Daha sonra çeşitli kaza ve il müftülerinden 152 müftü ve din adamının; “Börekçi Rıfat Efendi ve arkadaşlarının hazırladığı fetva şeriata uygundur.” onayları da Hâkimiyet-i Millîye’de yayımlanarak Anadolu’ya duyuruluyor.

Ayrıca bu fetva Öğüt, İrade-i Millîye ve Açıksöz gibi millîci gazetelerde de yayımlanıyor. Telgraflarla bütün valiliklere, bütün kaymakamlıklara, bütün kolordulara ulaştırılıyor.

Bu fetvayı alan Anadolu’daki müftüler de benzer fetvalarla bir anda bütün Anadolu’ya ulaşıyorlar.

Fetvalar birbiriyle çarpışırken Ankara’dakiler yeni bir Türk devletin kuruluşu için son çalışmalarını yapıyorlar.

Nurten Arslan/Küçük Anılarda Büyük Sırlar-KIZILCAGÜN

#KüçükAnılardaBüyükSırlar #NurtenArslan #MustafaKemal #YakınTarih #MilliMücadele #Atatürk #Kızılcagün