
19/07/2025
Bırakın ilmihal bilgisini, bugün Üniversite talebeleri Gusul abdestinin nasıl alınacağını bilmiyor. Tek Parti döneminde 29 Farz, 30 Farz, 32 Farz diye, tek A4 sayfa’nın bir yüzüne basılmış bir metin Pazar yerlerinde satılır, camilerde dağıtılırdı. Bunlardan biri de “İslam Dini Nedir, 32 ve 54 Farz, Mevlüd’te Okunan Kaside’ler” adını taşıyordu. 32 sayfadan oluşan, resimli kitapçık 1960’da Nur matbaasında basılmış ve 50 kuruştan satılıyordu.
Hemen herkes 54 farzı şiir okur gibi ezbere okurdu. Bugün 54 farzı değil, doğru düzgün amentüyü bilen yok, eğer İmam-Hatip, Kur’an kursuna gitmemiş ve ailede namaz kılan yoksa. Okullardaki din derslerinde öğrenilen ne varsa orada kalıyor. Amentüye iman edenlere gelince, onların büyük çoğunluğu gerçekten mesela Kader, Rızık ve Ecelin ne olduğunu biliyorlar mı ve bu kavramların hayatlarındaki karşılıklarının farkındalar mı? “Hayır ve Şerr’in Allah’tan geldiğini” söylüyorlar da, “İrade” ve “Rıza”dan haberleri var mı? Melekler, Cin, Şeytan, Peygamberler ve kitaplardan gerçekten haberdarlar mı?
Bugün geldiğimiz noktada neredeyse onu da kaybettik. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmemiz yetmedi, kim kimi beğendi ise, kanaat önderi, sanatçı, benzemek istediği kim varsa onu “İdol” ediniyor. O onun put’u oluyor. Bu kalabalıklar neyi bilmediklerinin de farkında değiller.
Dini anlamda “put”, “put edinmek” ne demek? “Sanem” ne demek, “Abd”, “Abide” “İbadet”, “Mabud”, “Mabed” hepsi aynı kökten geliyor. “Putperestler”den, “Putlar”dan söz ediyoruz da “put” ne demek? Dini bağlamda “put”, bir ilah olarak tapınılan, genellikle insan veya hayvan şeklinde yapılmış cansız ya da canlı olduğu halde, daha o yaşarken, “Agustus” gibi bir tanrı kıralı temsil eden her şey putlaştırılmış olur. Hristiyanlar da bu anlamda Hz. İsa’yı putlaştırmadılar mı? Mekke’li Müşrikler, haşa Allah’ı putlaştırmışlardı. Diktikleri heykelleri O’na nisbet ediyorlardı. Türkçede “put” kelimesi, özellikle pagan inançlarında veya çok tanrılı dinlerde tapınılan heykel veya semboller için kullanılır. İslam’da, Allah dışında tapınılan her türlü nesne veya varlık (örneğin, heykeller, totemler) put olarak nitelendirilir ve şirkle ilişkilendirilir. “Put edinmek” ifadesi, bir şeyi veya bir varlığı putlaştırarak ona tapınma, aşırı derecede bağlanma veya onu ilahlaştırma anlamına gelir. Bu, genellikle bir nesneyi, kişiyi ya da fikri gereğinden fazla yüceltmek ve ona ilahi bir anlam yüklemek şeklinde anlaşılır. İslam’da bu, Allah’a ortak koşmak (şirk) olarak tanımlanır. Put, ruhani sıfatlar yüklenen varlıkları temsil eden cisimler için kullanılan bir isimdir. Put’un karşılığı Arabca’da “Sanem”dir. “Abide” kelimesi Arapça “âbid” kelimesinden türemiştir. “Âbid“, “ibadet eden, kulluk eden” demektir. Bu kök, “tapınma, kulluk, hizmet” anlamlarını taşır. Türkçede “abide” kelimesi, hem dini anlamda ibadet eden kişi hem de kalıcı bir anıt anlamında kullanılmıştır.
İslam’da “abd”, “Allah’a kulluk eden” anlamında kullanılır. “Abdullah” ismi, “Allah’ın kulu” anlamına gelir. Abdurrahman, Abdülbaki, Abdürrezzak, Abdülhadi benzer anlamlar taşır ve İslam geleneğinde Kulluk ancak Allah’a (CC) yapılır ve kula kulluk yoktur. Bu şirk olarak büyük günah kabul edilir. Bu böyle olsa da İslam dünyasında din ve devlet büyüklerinin, İlah ve Rab edinilmesi yaygın bir hastalıktır.
Tevrat’da da açık bir şekilde putçuluk yasaklanır. İslam’da da bu yasak açıkça belirtilir. Hem Kabe’deki putların temizlenmesi, hem de Hz. İbrahim’in “put kırıcı”lığı dini metinlerde yer alır. Anadolu’da en radikal put kırıcılığı iki dönem halinde MS 726-842 yılları arasında yaşandı. Bu hareketi Bizans İmparatorlarından 3. Leon başlattı; 5. Konstantinos, 4. Leon, 6. Konstantinos, 5. Leon, 2. Mihail, Theofilos döneminde de devam etti. Aslında 6.YY’da başlayan tartışma 10.YY’a kadar, yani 400 yıl sürdü.
Anadolu’daki antik heykellerin kafaları ve cinsel organlarının çoğu kırıktır. Bir çok kişi bunların İslam döneminde Müslümanlar tarafından yapıldığını zanneder. Bunlar Hristiyanlar tarafından Put kırıcılığın revaçta olduğu 116 yılda gerçekleştirilmiştir. Grekçe bir terim olan “İkonoklazm”, “tasvir parçalayıcı-Put kırıcı” anlamına gelmektedir. Hristiyanlık MS 842 sonra Seremoni, Ritüellerle yeniden yapılandırılmış ve ikonografik bir din haline gelmiştir. Batıda Put kırıcı düşünceye sahip olan insanlara “İkonoklast”, karşıtlarına ise “İkonolatrai” denmekteydi!. Bu inançlar On Emir’in “oyma put yapmayacak ve onlara tapmayacaksın” emrine karşıtlık olarak görülüp putperestlikle bağdaştırılarak 4.yüzyılda tepki çekmeye başlamış, bu tepki 8.yüzyıla gelindiğinde ikona karşıtı hareketin doğmasını sağlayacak kadar olgunlaşmıştır. 90 yıl bilfiil uygulanan ve imparatorluğu yüz yıldan fazla bir süre karmaşa içerisinde bırakan ikonoklazm henüz 8.yüzyılın ilk yarısında dahi İtalya’nın merkezî idareden kopmasına ve Roma Kilisesi ile ilişkilerin gerilmesine sebep olmuştur. Bunun bir sonucu olarak Roma Kilisesinin Bizans’tan uzaklaşarak Franklar ile yakınlık kurması Papalık Devleti’nin ortaya çıkmasına ve Roma imparatorluk mirasının bölünmesine neden olarak Orta Çağ tarihinde yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır. Öte yandan, İkonoklazm Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasında önemli bir kırılma noktası teşkil etmektedir.
10 Emir’deki putçuluk yasağı Tevrat’ta şöyle yer alır: 1. Emir: “Benden başka ilahların olmayacak.” (Çıkış 3). 2. Emir: “Kendin için oyma put ya da yukarıda göklerde, aşağıda yeryüzünde ya da yerin altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Onlara tapmayacak, onlara kulluk etmeyeceksin. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım…” (Çıkış 4-5). İbranice’de Put, “Pesel” olarak isimlendirilir, oyma veya şekillendirilmiş tapınma nesnelerini ifade eder. Bu emirler, Yahudilik ve Hristiyanlıkta Allah’a şirk koşmayı ve fiziki putlara tapınmayı yasaklar, İslam’daki şirk yasağıyla paralellik gösterir. Hristiyanlar Hz. İsa ve Meryem annemizi putlaştırır ve Hz. İsa’yı Rab olarak kabul ederler. Hristiyanlığın erken dönemlerinde tasvir âdeti bulunmamaktaydı ve kiliselerde tasvir bulundurmak da yasaktı. Yeni Platonculuk, zamanla geleneksel inançlar Hristiyan kültürü ile iç içe geçerek ikona kültünün ortaya çıkmasına sebeb oldu.. İkona halkın motivasyonu için olduğu kadar, bu sanat çevrelerinin kilise ile ilişkisinin güçlendirilmesi yanında, bunun satışından elde edilen gelirler, hem bu çevreler, hem de kilise için bir kazanç kapısı idi. İkonaların kutsiyeti, tasvir edilen kutsal kişi ile manevi bir bağ oluşturmak için bir araç ve ilahi güçlerle insanoğlu arasındaki yakınlaşma için bir vesile olarak görülüyordu. İkonaları yasaklayan 3.Leon, Papa’nın “dinî konuları ehline bırakmayı” teklif ettiği mektubunu ileten papalık temsilcilerini hapse atmış ve konu Bizans ile Roma arasında ciddi restleşmelere sebeb olmuştu.
3. Leon devrinden beri süregelen papalık ile Bizans arasındaki ikonoklazm ayrılığı 5. Konstantinos döneminde daha da derinleşir. 4.Leon’un ölümünden sonra çocuk olan 6.Konstantinin annesi Atina’lı İrini imparatorluğun yönetimini ele geçirir. 782’de 100 bin kişilik ordusuyla Bizans üzerine yürüyen Harunürreşid‘in ancak 3 yıl boyunca yıllık 70.000 altın dinar ödemek suretiyle ateşkes imzalanarak durdurulabilmesi İrini’nin hızını kesse de daha sonra kaldığı yerden devam etti. Sonuçta 13 Ekim 787’de de Ayasofya’da sonuçlanan Konsülde İkonoklazm karşıtı deliller ile Hieria Konsülü‘nün kararlarını çürüten yazısı bağlamındakutsal ikonalara iade-i itibar yapılmış ve konsül kararlarını tanımayanlar lanetlenmiştir. Ayrıca Pavlus’un Romalılara mektubundada “Akıllı olduklarını ileri sürerken akılsız olup çıktılar. Ölümsüz Tanrı’nın yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler.” Denilmektedir. Aslında bu konu hem Musevi hem Vatikan, hem de İslam inancının etkisinde şekillenmiştir. Bazı hadislerde de Müslümanlarca tasvirlere hürmet göstermek hoş görülmemekte, hatta bazı durumlarda putperestlik olarak nitelenmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de “Din büyüklerini ilah ve rab edinmeyin” denir. (Tevbe 31)’deki ayetin meali şöyle: “Onlar, hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de… Oysa onlara, tek bir ilaha ibadet etmeleri emrolunmuştu. Ondan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir.” “İlah ve Rab edinme” ifadesi, Allah’ın otoritesine eş koşacak şekilde Allah’tan başka birine mutlak itaat etmeyi veya onları yüceltmeyi yasaklar. Kur’an-ı Kerimde Allah’tan başkasını ilah ve rab edinmeyi yasaklayan, şirkten sakındıran birçok ayet bulunmaktadır. Mesela (Nisa 36)’da şöyle buyurulur: “Yalnız Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın…” (Yusuf 40)’da şöyle buyurulur: “…Hüküm yalnız Allah’ındır. O, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmez.” Kur’an’da şirk, Allah’tan başka ilah veya rab edinmenin en büyük günah olduğu sıkça vurgulanır. Kur’an, Allah’ın birliğini (tevhid) merkeze alır ve her türlü şirki kesin bir şekilde reddeder. Bir kişiyi “İdol edinmek“, bir kişiyi, nesneyi veya fikri aşırı derecede yüceltmek, ona taparcasına bağlanmak veya onu ilahi bir konuma yükseltmek anlamına gelir. Dini bağlamda, özellikle İslam’da, bu ifade Allah’tan başka bir varlığa veya nesneye ilahlık atfetmek, yani şirk koşmakla ilişkilendirilir. Türkçede “idol edinmek”, genellikle bir şeyi veya birini putlaştırmak, ona gereğinden fazla anlam yüklemek veya hayatın merkezi haline getirmek anlamında da kullanılabilir. Örneğin, bir sanatçıyı, lideri veya maddi bir varlığı (para, statü gibi) idol edinmek, onlara aşırı hayranlık besleyerek onları hayatın en üst değerleri haline getirmeyi ifade eder. Allah’ın yerine başka varlıklara veya nesnelere ilahi bir otorite veya kutsiyet atfetmeyi yasaklar. Geldiğimiz noktada artık “amentü”yü tartışıyor insanlar. Gelin biz bir adım daha geri gidip “ahlak”tan başlayalım ve ardından da yeniden iman edelim!
Türkçe’de “idol” kelimesi, hem dini bağlamda put anlamında hem de modern kullanımda “hayran olunan bir kişi” veya sembol (“pop/spor, kanaat idolü”) anlamında kullanılır. “Öl de ölelim, vur de vuralım” gibi birini mutlaklaştırmak, onu putlaştırmak anlamına gelir. Bu günlerde “İdol” kelimesini çokça duyunca, dini ve siyasi liderlere haddi aşarak atfedilen değerleri görünce bu konuyu yazayım istedim. Selam ve dua ile.
{Abdurrahman Dilipak}